Enerji Verimliliği ve Temiz Üretim
Ferda ULUTAŞ / Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı
1. TÜRKİYE TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VAKFI ve TEMİZ ÜRETİM
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), 1991 yılında Türk Sanayii’nin uluslararası pazarlardaki rekabet gü cünü artırmak amacıyla, kamu özel sektör işbirliği olarak kurulmuştur. Kuruluşundan bu yana özel sektörün Ar Ge projelerine finansman deste ği sağlamış olan TTGV, uluslararası eğilimler ve ülke ihtiyaçları doğrultusunda “çevre koruma” faaliyetlerini de her zaman gündeminde tutmuş, özellikle son yıllarda temiz üretim, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanındaki uygulamaları öncelikli alanları arasında görmüştür.
Çevresel faktörlerin sanayicinin rekabet gücü açısından giderek önem kazanmakta olduğu üzerinde özellikle durulmakta, eko inovasyon ve temiz üretim (eko verimlilik) kavramları her fırsatta gündeme getirilmektedir. Bu çerçevede TTGV, kuruluşundan itibaren bu alanlarda çok sayıda program ve proje yürütmüştür. 1994 2007 yılları arasında gerçekleştirilen Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Giderilmesi Projesi ve 2006 yılından bu yana sürdürülen “Çevre Destekleri Programı” bunların başında gelmektedir. Halen Çevre Destekleri Programı kapsamında sanayicinin temiz üretim, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarındaki projelerine “geri dönüşlü finansal destek” sağlanmaktadır.
Bugüne kadar sanayicimizin çoğunluğu enerji verimlili ği ve çevre teknolojileri alanında olmak üzere, bu alanlardaki toplam 17 “uygulama projesi” için, 7,5 milyon ABD Doları bağıtlanmış, bugüne kadar yaklaşık 7 milyon ABD Doları kullandırım gerçekleşmiştir.
2. TEMİZ ÜRETİM KAVRAMI ve BU KAVRAMIN GELİŞİMİ
2.1. Temiz Üretim (Eko Verimlilik) Nedir? Günümüzde atıkların oluştuktan sonra bertarafını ve arıtılmasını ifade eden “kirlilik kontrolu” yaklaşımı yerini, çevresel etkilerin ürün tasarımı, satın alma tercihleri ve üretim süreçlerini kapsayan geniş bir çer çevede yönetilmesini öngören daha bütünleyici ve proaktif bir yaklaşıma yani temiz üretim yaklaşımına bırakmaktadır. Temiz üretim, bütüncül bir çevre stratejisinin proseslere, ürünlere ve hizmetlere sürekli olarak uygulanarak verimliliğin artırılması ve insan ve çevre üzerindeki risklerin azaltılması anlamına gelmektedir.
Temiz üretim, belli bir sistem içindeki madde (su, hammadde, kimyasal, vb.) ve enerji akımının analiz edilerek atıkların ve emisyonların minimize edilmesi ve çıktının (ürün) maksimize edilmesini amaçlar. Kullanı lan teknolojide sağlanacak iyileştirmeler ile, madde ve enerji kullanı mının azaltılması / etkinleştirilmesi ve katı atık, atıksu ve gaz emisyonlarının yanı sıra ısının atık olarak kaybının da önlenmesi mümkün olabilecektir. Diğer bir ifadeyle temiz üretim, yüksek verime sahip üretim teknoloji ve yöntemlerinin kullanımıyla, aynı miktarda üretim için daha az doğal kaynak ve enerji kullanımı ve daha az atık üretimi prensibine dayanmaktadır. Bu niteliği ile, sadece çevresel kaygılara değil, “doğal kaynakların korunması”, “endüstriyel verimlilik” ve “ekonomik kalkınma” gibi pek çok farklı alana da hitap etmektedir. Kısacası temiz üretim, üretimde verimliliği artırarak hem çevresel hem de ekonomik fayda sağlanması anlamına gelen “eko verimlilik” yaklaşımı ile örtüşmektedir.
2.2. Temiz Üretim Araç ve Metotları İşletmelerde temiz üretim uygulamalarının gerçekleştirilebilmesi için öncelikle hammadde ve enerjinin verimsiz kullanımına neden olan, kirliliğe yol açan süreç ve teknolojilerin belirlenmesi gerekir. Bu çerçevede, işletmelerin prosesleri incelenerek, firmanın geneli ve üretim sü reçleri için enerji, su, hammadde tü ketimleri, emisyonlar ve atıkların çe şit ve miktarları belirlenir. Firmanın tesis ya da proses bazında girdi ve çıktı denklikleri (madde akım analizi) oluşturulur. Kayıplar ve kaynak yoğun prosesler belirlenir. Birim ürün / hizmet başına tüketilen enerji, su ve hammaddenin yanı sıra atıksu kirlilik yükü, baca gazı emisyonları, vb. literatürde verilen de ğerler ve “en iyi uygulama” yöntemleri ile karşılaştırılır.
Bir diğer deyişle ilgili sektör ve üretim süreci için olması gereken değerler ile kıyaslama (benchmarking) yapılır. Bu sayede firmada temiz üretim uygulamaları ile iyileştirmeye açık olan süreç ve teknolojiler belirlenir. Bu sistematik bütününe “Temiz Üretim Olanak De ğerlendirmesi” (Cleaner Production Opportunity Assessment) adı verilir. Temiz Üretim Olanak Değerlendirmesi neticesinde var olan kaynakların hangi üretim sürecine ve teknolojiye, ne şekilde yönlendirilmesi gerektiğine karar verilir. Atık denetleme, enerji denetleme (enerji etüdü), kimyasal madde denetleme gibi yöntemler ise üretim süreçlerinin girdi ve çıktı denkliklerinin belli bir madde ya da kaynak bazında yapılmasına yönelik olup, temiz üretim olanak değerlendirmesinin alt bileşenleri olarak kabul edilebilir. Bunun yanısıra, çevre yönetimi ve yönetim sistemleri, eko tasarım, yaşam döngüsü analizi, yeşil satın alma, endüstriyel simbiyoz gibi uygulamalar da işletme içinde temiz üretim uygulamalarına olanak sağ layan ve temiz üretimi destekleyen yöntemler arasındadır.
2.3. Dünyada ve Türkiye’de Temiz Üretim Kavramının Gelişimi Avrupa Birliği ülkelerinin sanayi kirliliği üzerine oluşturduğu ilk yasal dü zenlemeler 80’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 1989’da Temiz Üretim Programı’nı başlatarak konu üzerinde bir bilinç yaratılması, kurumsal yapının oluşturulması ve faydaları nın gösterilerek, sürdürülebilir kalkınma çabalarının yaygınlaştırılmasına yönelik ilk önemli adımı atmış tır. “Ulusal Temiz Üretim Merkezleri”, bu sürecin etkin olarak sürdürülmesinde kritik öneme sahiptir. (UNEP)/ Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) öncülüğünde yürü tülen çalışmalar ve destek programları ile 47 ülkede kurulmuş olan temiz üretim merkezlerinin yanı sıra, özellikle gelişmiş ülkelerde, ülkelerin kendi inisiyatifi ve ulusal kaynakları ile kurulmuş olan temiz üretim merkezleri de bulunmaktadır.
Temiz üretim, 20 yılı aşkın süredir pek çok ülkede kirlilik önleme”, “atık minimizasyonu”, “temiz teknoloji”, “çevre yönetimi”, “verimlilik”, “doğal kaynak korunumu” gibi başlıklar altında ele alınmaktadır. Ancak tüm bu kavramlar temiz üretimin farklı bir yönüne vurgu yapmakta, aslında sürdürülebilir kalkınmanın üç temel hedefine (çevre, ekonomi, toplum) işaret etmektedir.
1 Temiz üretim kavramının bir ülkedeki gelişimi genellikle konu üzerinde bir bilinç oluşturulması ile başlamış, üretim ve hizmet sektörlerindeki örnek uygulamaları da içeren kapasite oluşturma çalışmaları ile devam etmiştir. Ortaklıklar ve bilgi paylaşım ağları ile temiz üretim uygulamalarının yayılmasına çalışılmış, bunları finansal mekanizmaların oluşturulması ve gerekli politika reformları nın yapılması izlemiştir. Ancak Şekil 1’de verilen bu tipik “tabandan tavana” gelişim süreci yerel, kültürel, vb. nedenlerle kimi zaman “tavandan tabana” ya da belli bir sıra izlemeden de gerçekleşebilmiştir.
2 Ülkemizde ise, “temiz üretim” kavramı ilk kez 1999’da, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) ve TTGV tarafından, Bilim Teknoloji Sanayi Tartışmaları Platformu, Temiz Üretim Temiz Ürün Çevre Dostu Teknolojiler Çalış ma Grubu Sanayi Sektörü Raporu ile gündeme gelmiştir. Bu kapsamda, bir temiz üretim merkezi kurulması önerilmiş, ancak söz konusu merkez ulusal ölçekte halen kurulmamıştır. Aradan geçen sürede ise, hem konunun stratejik önemi hem de ülkemiz sanayinin temiz üretim danışmanlık hizmetleri ve Ar Ge çalışmalarına duyduğu gereksinim hızla artmıştır.
3 “Temiz üretim” kavramı ülkemizde enerji verimliliği boyutu dışında henüz dikkatleri çekmeye başlamıştır. Bunun en önemli nedeni konu üzerinde yeterli kapasitenin mevcut olmamasıdır. Bugüne kadar bu konu da atılmış ve TTGV’nin görev aldığı “ulusal” nitelikli en somut iki adım; •2008 yılı sonunda yürürlüğe giren, UNIDO sorumluluğunda TTGV tarafından yürütülen UNIDO Eko Verimlilik (Temiz Üretim) Programı
4 •Çevre ve Orman Bakanlığı adına TTGV tarafından yürütülen ve 2010 yılı başlarında tamamlanan “Türkiye’de Temiz Üretim Uygulamalarının Yaygınlaştırılması için Çerçeve Koşulların ve Ar Ge İhtiyacının Belirlenmesi” Projesi’dir.
5 Her iki proje de bu alanda uzun sü redir kapsamlı çalışmalar yürütmüş olan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğ retim Üyesi Prof. Dr. Göksel Demirer danışmanlığında yürütülmüştür.Söz konusu program / projelerin tetiklemesiyle yeni projeler de hayata geçmeye başlamıştır. Bunların ba şında;
•2011 yılı itibarıyla başlayan, Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı Şirketi sponsorluğunda TTGV tarafından yürütülen “İskenderun Körfezi’nde Endüstriyel Simbiyoz Projesi” 7 ve
•Ekim 2011’de başlayıp Ekim 2014’te tamamlanacak, İzmir Kalkınma Ajansı finansmanı ve Ege Bölgesi Sanayi Odası işbirliğiyle TTGV tarafından yürütülen “İzmir’de Eko verimlilik (Temiz Üretim) Uygulamalarının Yaygınlaştırılması Projesi’dir.
8 3. TEMİZ ÜRETİM ve ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN KESİŞİM EKSENLERİ Sürdürülebilir kalkınma kapsamı na giren, dolayısıyla temiz üretim ile ilişkili olan pek çok sistem, yaklaşım, prensip ve metot enerji ile ilgili konuları da kapsamaktadır. Buna göre enerji, sürdürülebilir üretim, sürdü rülebilir tüketim, endüstriyel simbiyoz 9 , entegre kirlilik önleme ve kontrol, yaşam döngüsü değerlendirme, eko verimlilik, geri kazanım, kaynak kullanımının minimizasyonu ve yenilebilir kaynakların kullanımı ile ilgili konularla kesişmektedir.
10 3.1. Temiz Üretim Olanak Değerlendirmesi ve Enerji Etütleri İşletmelerde uygulanan temiz üretim olanak değerlendirmesi yöntemi en geniş haliyle enerji girdi ve çıktılarını da içermekte, bu bağlamda enerji etüdü uygulamasını da içer mektedir. Gerek temiz üretim olanak değerlendirmesi gerekse enerji etü dü, benzer metodolojiler üzerine kurulmuş olup, sisteme girdi ve çıktıların kütle/ enerji denklikleriyle değerlendirilmesini içermektedir. Ayrıca, her iki uygulama sonrasında da getirilen öneriler hem enerji verimlili ği hem de temiz üretim bakış açılarını içeren entegre çözümler olabilmektedir. Dolayısıyla, ilgili uzmanlardan oluşan bir ekip ile, tesislerde enerji etüdüyle entegre olarak temiz üretim olanak değerlendirmesinin de yapılması, işletme için daha kapsamlı ve yararlı bulguların elde edilmesini sağlayacaktır.
Uluslararası uygulamalara da bakıldığında, UNEP ve UNIDO’nun “kaynak verimliliği ve temiz üretim” yaklaşımında enerji verimliliğine vurgu yapıldığı, temiz üretim ve enerji verimliliği metodolojilerinin entegrasyonuna ilişkin kılavuz ve el kitapları nın yayınlandığı görülmektedir. Bazı ülkelerde temiz üretim alanında hizmet veren merkezler “temiz üretim ve enerji verimliliği merkezi” ünvanı ile faaliyet göstermektedir (Rusya, Moldova, Azerbeycan, vb.).
3.2. Temiz Üretim Projeleri ile Sağlanan Enerji Tasarrufu Yukarıda da belirtildiği üzere, genel ve entegre bir yaklaşım olarak “kaynak verimliliği” konusu üzerinde özellikle durulmalıdır. Burada enerji çok önemli bir bileşen olmakla birlikte, pek çok sektör ve bölge açısından ortak bir konu olarak “su tüketimi” bileşenine de dikkat edilmelidir. Ülkemizde, endüstriyel su yönetiminin de yeterince başarılı olmadı ğı, suyun sanayide verimli bir şekilde kullanılmadığı bir gerçektir.
Bunun en önemli nedenlerinden biri suyun birçok bölgede özellikle kuyu suyu kullanan işletmelerde “henüz” önemli bir maliyet kalemi olarak gö rülmemesidir. Ancak, bilimsel çalış malar ve fiili gelişmeler (yeraltı suyu seviyesindeki ciddi düşüşler), ülkemizde kullanılabilir su miktarının azalacağının ve su gerilimi yaşanacağının sinyallerini vermektedir. Buradaki kritik hususlardan biri de “su ile enerji bağlantısı”nın gözden kaçırılmamasıdır. Pek çok su tasarrufu uygulaması beraberinde enerji tasarrufu da getirmektedir. Bu kapsamda, işletmeler tarafından su tasarrufuna yönelik olarak kolaylıkla hayata geçirilebilecek örnek uygulamalar şunlardır:
•Yağmur suyunun toplanması ve kullanılması, •Atıksu geri kazanımı, •Kuru proseslerin tercih edilmesi,
•Kimyasal kullanımının azaltılması,
•Yıkama, durulama işlemlerinin optimizasyonu,
•Kaplama banyolarının optimizasyonu, otomasyonu,
•Soğutmada, kapalı çevrim sistemlerin ve soğutma kulelerinin kullanılması, kule blöflerinin minimize edilmesi ve geri kazanılması,
•Isıtmada, buhar sistemlerinin iyileştirilmesi, buhar geri kazanımı, ısı eşanjörlerinin tercih edilmesi, kazan blöflerinin minimize edilmesi. Üretimde, başta su olmak üzere, kaynak ve hammadde tüketimlerinde sağlanan tasarruflar ve atık, atıksu ve emisyon azaltılmasına yönelik gerçekleştirilecek iyileştirmeler ile,
•Sistemde daha az maddenin (su, hammadde, vd.) hareketi sağlanacak, dolayısıyla her türlü aktarma, pompalama, depolama, ısıtma, soğutma amaçlı kullanılan enerjide azaltım sağlanacaktır.
•Daha az atıksuyun arıtılması gerekeceğinden, arıtmada kullanılan enerji tüketimi azalacaktır.
•Atıklar kaynağında azalacağından atıkların tesis içinde ve tesis dışına transferi için tüketilen enerji miktarı azalacaktır.
•Özellikle ergitme işlemine dayalı üretim proseslerinde, çıkan atığın tekrar üretime döndürülmesi ile, hammaddenin ürüne dönüştürülmesi için gereken enerjide tasarruf sağlanabilecektir. Bu çerçevede en ilgi çekici uygulamalardan biri de tekstil sektöründe ıslak işlem uygulamalarıdır. Yoğun olarak “sıcak suyun” kullanıldığı proseslerde su tüketiminde sağlanan tasarruflar, daha az suyun ısıtılması ve pompalanması sonucunu do ğurmakta ve doğrudan ciddi boyutlarda enerji tasarrufu sağlamaktadır.
Bunun en iyi örneklerinden biri, UNIDO Eko Verimlilik (Temiz Üretim) Programı kapsamında gerçekleştirilen pilot projelerden biridir: Proje tekstil sektöründe faaliyet gösteren, bünyesinde boyama ve apreleme proseslerini barındıran bir firmada gerçekleştirilmiştir. Firmanın toplam su kullanımının %80 85’i boya ve apreleme proseslerinde ger çekleşmektedir.
Bu kapsamda boyama ve apreleme proseslerinde su tüketimini azaltma yönünde uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bunun yanı sıra ilgili proseslerde kullanılmak üzere yumuşak su üreten iyon değiştirici reçine sisteminde de teknoloji değişikliğine gidilmiştir. Ger çekleştirilen uygulamalar ile %54 oranında (162.000 m3 /yıl) su tasarrufu sağlanmıştır.
Buna karşılık gelen enerji tasarrufu ise 4.681.000 kWh/ yıl doğalgaz (%21,5) ve 98.800 kWh/ yıl elektrik (%0,5) olmuştur. CO2 salımında yaklaşık 880 ton/yıl’lık azalmanın sağlandığı proje kendini “bir ay”lık bir sürede geri ödemiştir.
11 3.3. Enerji Verimliliği Projeleri ile Sağlanan Diğer Kazanımlar İşin diğer bir boyutu da “enerji verimliliği” bakış açısı ile gerçekleştirilen pek çok projede, enerji tasarru funun yanı sıra, su tasarrufu, ürün ve üretim kalitesinin iyileştirilmesi, firenin azaltılması, vb. temiz üretim (eko verimlilik) yaklaşımını da destekleyen çıktıların elde edilmesidir.
Bu kapsamda TTGV tarafından “enerji verimliliği” destek programından yararlanmış projelerden bu tür uygulamalara örnek olabilecekler aşağıda özetlenmektedir: •Bir aluminyum ergitme fırınının, kayıp ve tasarım problemlerinin ortadan kaldırıldığı yeni ve güncel teknolojiye sahip bir ergitme sistemine geçişi ile enerji tasarrufu ve daha kaliteli ve verimli bir üretim süreci sağlanmıştır. Projenin geri dönüş süresi 1,1 yıldır. •Oluklu mukavva sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin tesislerinde buhar hatları kapalı kondens geri kazanımı, kazan sistemlerinde ekonomizer uygulaması, kırpıntı (fire) taşıma sistemleri revizyonu ile enerjinin yanı sıra su tasarrufu da sağlanmıştır.
Projenin geri dönüş süresi 1,2 yıldır.
•Seramik sektöründe faaliyet gösteren bir firmada enerji etüdü ve enerji yönetimi de dahil olmak üzere, enerji izleme ve otomasyon sistemi, ısı geri kazanım sistemi, basınçlı hava sistemleri verimliliği ile ilgili uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Söz konusu enerji verimliliği projesinde aynı zamanda ürün kalitesinde iyileşme sağlanmıştır. Projenin geri dönüş süresi yaklaşık 2 yıldır.
•Otomotiv yan sanayiine hizmet veren bir çelik dövme tesisinde; metal dövmesi öncesinde malzemeyi hazırlayan tavlama (ısıtma) işleminde doğal gazlı fırınlardan indüksiyon ısıtma teknolojisine geçilerek enerji tasarrufu sağlanmıştır. Aynı zamanda fire miktarında azalma ve ürün kalitesinde artış sağlanmıştır. Projenin geri dönüş süresi 2,2 yıldır.
•Ayçiçeği yağı sektöründe faaliyet gösteren bir firmada, mevcut kömür yakma sistemi ve buhar kazanı yerine, “Yüksek Verimli Dumansız Kömür Yakıcısı” isimli yerli bir teknolojinin uygulanması ile enerji tasarrufu ve emisyon azaltımı sağlanmış; distilasyon kondens ünitesinde ısı ve su geri kazanımı ile sıcak suyun ısısından yararlanılarak, bir eşanjör vasıtasıyla kazan besi suyunun ısıtılması sağlanmıştır. Projenin geri dönüş süresi yaklaşık 3 yıldır.
Sonuç olarak, “verimlilik” konusu “kaynak verimliliği” çerçevesinde bütün olarak değerlendirildiğinde, hem daha başarılı projelerin üretilmesi, hem de daha olumlu fizibilite sonuçlarının elde edilmesi mümkün olabilecektir. Böylece, gerek enerji verimliliği gerekse temiz üretim projelerinin albenisi yükselecek, yaygınlaştırılması sağlanacaktır.
3.4. Enerji ile İlgili Ürünlerin Çevreye Duyarlı Tasarımına İlişkin Yönetmelik (07/10/2010) Enerji verimliliği ile temiz üretim arasındaki en önemli kesişim noktalarından biri de 2009/125/EC sayılı AB direktifinin adaptasyonu ile ülkemizde de 2010 yılında yayınlanmış olan Enerji ile İlgili Ürünlerin Çevreye Duyarlı Tasarımına İlişkin Yönetmeliktir.
Söz konusu yönetmelik ile “enerji ile ilgili” ürünlerin tasarımı aşamasında çevrenin korunmasına katkıda bulunacak belirli kriterler dikkate alınmaktadır. Yönetmelik’te enerji ile ilgili ürünlerin tasarımında dikkate alınan ve bu ürünlerin piyasaya arz edilebilmesi ve/veya hizmete sunulabilmesi için uyulması gereken çevresel gereklerin çerçevesi belirlenmektedir.
Adı geçen Yönetmelik’te, ilgili ürü nün çevreye duyarlı tasarımında dik kate alınması gereken yaşam döngüsü evreleri ve bu evrelerin hangi çevre boyutları kapsamında değerlendirileceği belirlenmekte ve ilgili tasarım parametreleri tanımlanmaktadır. Dikkate alınan yaşam döngüsü evreleri; “hammadde seçimi ve kullanımı”, “imalat”, “ambalajlama, taşı ma ve dağıtım”, “kurulum ve bakım”, “kullanım” ve “nihai bertaraf” olup bu evrelerde değerlendirilen çevre boyutları ise şunlardır:
Kaynak tüketimi; hava, su ve toprak emisyonları; gürültü, titreşim, radyasyon, elektromanyetik alanlar gibi fiziksel etkenler nedeniyle oluşacağı tahmin edilen kirlilik; oluşması beklenen atık miktarı; yeniden kullanım, geri dönüşüm ve malzemenin ve/veya enerjinin geri kazanımı olanakları. Dikkate alınan tasarım parametreleri arasında ise,
•Ürünün ağırlığı ve hacmi, •Geri dönüşüm faaliyetleri sonucu ortaya çıkan malzemelerin kullanımı,
•Enerji kullanan ürünün yaşam döngüsü süresince tükettiği enerji, su ve diğer kaynaklar,
•İlgili mevzuata göre, sağlığa ve/ veya çevreye tehlikeli olarak sınıflandırılmış maddelerin kullanımı,
•Enerji kullanan ürünün uygun kullanımı ve bakımı için gerekli olan sarf malzemelerinin miktarı ve içeriği,
•Yeniden kullanım ve geri dönüşüm kolaylığı,
•Garanti edilen asgari ömür,
•Üretilen atık ve tehlikeli atık miktarı yer almaktadır.
Söz konusu Yönetmeliğin çevreye duyarlı tasarım ve yaşam döngü sü yaklaşımının altını çizen, aynı zamanda ürünlerin kullanımı sırasındaki enerji verimliliğini de dikkate alan önemli bir düzenleme olduğu düşünülmektedir.
4. DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
2.3. Bölüm’de değinilen, Çevre ve Orman Bakanlığı (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) adına TTGV tarafından yürütülmüş olan “Türkiye’de Temiz Üretim Uygulamalarının Yaygınlaş tırılması için Çerçeve Koşulların ve Ar Ge İhtiyacının Belirlenmesi” Projesi 2010 yılı başlarında tamamlanmıştır. Proje kapsamında, ülkemizdeki “temiz üretim” konusu ile ilgili mevcut durum, “kapasite, kaynak, yasal düzenleme, teşvik mekanizmaları ve yapılan çalışmalar” bağlamında değerlendirilerek, uluslararası uygulamalar ile karşılaştırılmış ve ülkemiz ihtiyaç ve koşulları doğrultusunda öneriler oluşturulmuştur.
12 Proje’de imalat sektörü esas alınmış, enerji boyutu ise, imalat sektöründeki enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması öncelikli olmak üzere, daha genel çerçevede ele alınmıştır. Proje Sonuç Raporu kapsamında da belirtildiği üzere, temiz üretim kapsamında yer alan enerji verimliliği konusu son yıllarda ülkemizde önemli bir aşama kaydetmiştir. 2007 yılında yürürlüğe giren 5627 sayı lı Enerji Verimliliği Kanunu ile yasal, kurumsal açılardan ve kapasite geliştirmeye yönelik önemli bir altyapı oluşturulmuştur. Kanun ve ilgili yö netmelik kapsamındaki faaliyetler Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlü ğü tarafından yürütülmekte ve yönlendirilmektedir.
Öte yandan, son dönemde temiz üretim ile ilgili çok önemli adımlar atılmış olsa da ulusal bazda yeterli kapasitenin henüz oluşmadı ğı, diğer bir ifade ile Şekil 1’de şematik olarak belirtilen aşamaların yeterince gerçekleştirilmemiş olduğu da açıktır. Bu kapsamda, enerji verimliliği ile oluşturulan mevcut yapının temiz üretim için de bir örnek olabilece ği, enerji etütleri ve enerji verimliliği uygulama projeleri ile aralanan kapının temiz üretim açısından da iyi bir fırsat olacağı düşünülmektedir. Söz konusu Rapor kapsamında Şekil 1’de verilen aşamalar bazında, ilgili paydaşların da katılımıyla çeşitli öneriler getirilmiş olup, bu önerilerden enerji/ enerji verimliliği ile bağ lantılı olanlarından bazıları aşağıda verilmektedir:
•Enerji Verimliliği Kanunu örneğine benzer şekilde temiz üretim konusunda da çerçeve niteliğinde bir yasal düzenlemenin oluşturulması, •Rapor çıktılarının uygulamaya yansıtılması için ilgili bakanlıklar arasında işbirliği protokolü yapılması konusunun değerlendirilmesi,
•Temiz (sürdürülebilir) üretim alanında kullanılan finansman modellerinin ayrıntılı olarak incelenmesi ve ülkemiz şartlarına uygun alternatiflerin geliştirilmesi ve uygulanması; bu kapsamda, halen Ar Ge, Çevre, Enerji Verimliliği alanlarında çeşitli destekler sağlamakta olan kurumlar arasında uygun işbirliklerinin ve ortaklıkların oluşturularak hedefe yönelik fon programlarının oluşturulması,
•Atıklardan ürün ve enerji eldesine ve biyo ürünlere yönelik araştırmaların yapılması. Ülkemizde temiz üretim uygulamalarının yaygınlaştırılması ve ilgili kapasitenin geliştirilmesi mevcut enerji verimliliği uygulamalarını da destekleyecek, karşılıklı etkileşimi güç lendirecektir. Bu çerçevede TTGV, bilgi birikimi ve deneyimi, mevcut işbirliği ve ağyapı olanakları ve hem temiz üretim hem de enerji verimliliği alanında sağladığı finansman desteği ile bu sürece katkı koyabilmek için çalışmalarını sürdürecektir.