Blog / Katılımcı ve bütünlükçü bir yaklaşımla hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planlarını kamu v
Katılımcı ve bütünlükçü bir yaklaşımla hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planlarını kamu ve iş dünyası olarak hepimizin ortak taahhüdü kabul ediyoruz
Hem Sanayi Stratejisi hem de Sektörel Strateji Belgeleri’nde yer verilen eylem planlarının gerçekleşmesi, Türkiye sanayisinin rekabet gücünün artırılması yönünde çok önemli adımlardır
Ümit BOYNER Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Katılımcı ve bütünlükçü bir yaklaşımla hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planlarını kamu ve iş dünyası olarak hepimizin ortak taahhüdü kabul ediyoruz
Sayın Boyner, öncelikle Sanayi Stratejisi ve sektörel stratejileri TÜSİAD bakışıyla değerlendirir misiniz?
TÜSİAD olarak sanayi politikasını bütünsel yani tüm sanayi olgusunu yatay kesen bir yaklaşım olarak ele alıyoruz.
Ülkemizin güçlü ekonomiler içerisinde arzu edilen yerini alması için mevcut ve gelecek yıllardaki işgücü potansiyeli de göz önünde bulundurularak yüksek istihdam artışını üretkenlik temelli sürdürülebilir büyüme ile birleştiren politikalar üretmek durumundayız.
Türkiye sanayisinin bu koşullar altındaki dönüşüm ihtiyacı ancak ve ancak bütünlüklü bir stratejiyle ele alınabilir. Bu bakış açısıyla, Sanayi Stratejisi Belgesi’nin de sanayinin bu ihtiyacı doğrultusunda hazırlanmış olmasından dolayı memnuniyet duyuyoruz.
Katılımcı ve bütünlükçü bir yaklaşımla hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planlarını kamu ve iş dünyası olarak hepimizin ortak taahhüdü kabul ediyoruz. Söz konusu belgeleri sanayinin rekabet gücünü artırmaya dönük yatay yaklaşımları içeren analitik araçlar olarak çok değerli buluyor ve destekliyoruz. Önümüzdeki dönemde kamu ve özel sektör olarak hepimiz, Eylem Planlarının takvimlendirildiği şekilde harfiyen uygulanmasına odaklanmalıyız.
Bu yaklaşım, herhalde hepimizin kabulüdür ki, cari açık sorunun aslında tek kalıcı ve yapısal çözümüdür. Sanayi Stratejisi içerisinde yer alan eylem planları Türkiye’nin yatırımı ve iş yapma ortamını iyileştirecek reformları kapsamaktadır. Bunlara üst düzey siyasi destek sağlanması önemlidir. Bu doğrultuda, bu sene tekrar başlayan reform ivmesini kaybetmememiz ve başta Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun ikincil düzenlemelerinin tamamlanması olmak üzere gerekli reformların kararlılıkla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Öte yandan strateji belgelerindeki analitikçerçeve doğrultusunda bir izleme ve değerlendirme disiplininin yerleştirilmeye çalışılmasını da çok olumlu buluyor ve çalışmalara mümkün olan katkıyı vermeye gayret ediyoruz. Ancak bu noktada, yatay yaklaşımlara dayalı bir sanayi politikası çerçevesinin izlenmesi ve hayata geçirilmesinin zorluğunun da farkındayız.
Belgenin koordinasyonundan sorumlu olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın bu işi sahiplenmesi ve takipçilik konusundaki hassasiyeti çok önemli ve biz de bu gayrete elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda, Sanayi Strateji Belgesi Eylem Planı içerisinde TÜSİAD olarak önceliklerimizi belirledik ve bunları Kasım 2011’de Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan’ın katılımıyla ikincisini gerçekleştirdiğimiz Sanayi Yuvarlak Masası toplantımızda kamuoyu ile paylaştık. Bildiğiniz gibi Sanayi Strateji Belgesi içerisinde otomotiv, makine, beyaz eşya, elektronik, tekstil, hazır giyim, gıda ve demir çelik, sanayi stratejisinin gelişmesinde öncelikli sektörler olarak belirlendi.
Bu doğrultuda, stratejiye benzer bir yaklaşımla ve katılımcı bir süreçte otomotiv ve makine sektörlerinde Strateji Belgesi ve Eylem Planları çalışmaları tamamlandı ve ilgili YPK Kararları çıktı. Demir-çelik ve kimya sektörlerinde ise bu belgelerin tamamlanmasında belirli bir noktaya gelindi. Bu Strateji Belgeleri ve Eylem Planlarında özellikle önem verdiğimiz husus, çalışmaların içine özel sektörün dahil edilmiş olmasıdır. Hem Sanayi Stratejisi, hem de sektörel strateji belgelerinde yer verilen eylem planlarının gerçekleşmesi ülkemizde yatırım ve iş yapma ortamının iyileştirilmesi ve Türkiye sanayisinin rekabet gücünün artırılması yönünde çok önemli adımlardır.
Geçmiş dönemlerdeki net katkısı belirsiz teşvik ağırlıklı sanayi politikalarından uzaklaşan, daha objektif ve ölçülebilir kıstaslara dayanan ve katılımcı bir yaklaşımla hazırlanan bu belgeleri desteklemekteyiz. Bu belgelerdeki yaklaşımı sürdürebilmek ve yatırım ortamımızı iyileştirmek adına son derece kritik olan bu eylemlerin tamamlanması sağlanmalıdır. Sanayi Strateji Belgemizin hazırlandığı 2011-2014 dönemi sona ermeden benzer bir bakış açısıyla 2014 sonrası için eylem planlarının yenilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Küreselleşme sürecinde, rekabet gücümüzü artırmamız gerektiren bu ortamda, gerçekleştirilecek değerlendirme ve periyodik güncellemeler sanayimizin rekabetçiliğini artıracaktır.
TÜSİAD’ın vizyonunda yer alan Türkiye’nin küresel ölçekte tanıtımına katkıda bulunur” ifadesinden yola çıkacak olursak, TÜSİAD’ın ülkemizin uluslararası platformda tanınması ve söz sahibi olması konularındaki çalışmalarından bahseder misiniz?
Öncelikle, Türkiye’nin küresel ölçekte tanıtımına yurtdışı temsilciliklerimiz aracılığıyla önemli katkıda bulunduğumuza inanıyoruz. TÜSİAD AB-Brüksel Temsilciliği, AB mevzuatının oluşturulması sürecinde Türk iş dünyasının görüşlerini, Avrupa iş dünyası temsil örgütü “BusinessEurope”a aktarmaktadır. Ayrıca TÜSİAD Paris ve Berlin Büroları, AB’nin lokomotifi olan Fransa ve Almanya’da bu ülkelerin iş dünyası ve özel ve kamu kurumları ile ilişkilerinde Türkiye’nin daha iyi tanınmasını sağlamak, ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedir.
TÜSİAD Washington Temsilciliği, Türk-Amerikan iş çevreleri arasındaki ikili ilişkileri güçlendirmek, akademisyenler, uluslararası kuruluşlar, ABD Kongresi ve hükümet ile ilişkiler kurmak yönünde faaliyet göstermektedir. TÜSİAD Pekin Bürosu, Çin ve Asya-Pasifik Bölgesindeki gelişmeleri takip etmek,TÜSİAD üyelerinin Çin’de ihracat, yatırım ve ortaklık ilişkilerine yardımcı olmak ve Çinli muhattaplarını Türk iş dünyası hakkında bilgilendirici bir rol oynamak amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca, TÜSİAD BusinessEurope (Avrupa özel sektörünün temsilcisi olarak kabul edilen şemsiye örgütü), BIAC (Ekonomik, İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) nezdinde faaliyet gösteren ‘Ekonomi ve Sanayi Danışma Komitesi), UBCCE (Karadeniz ve Hazar Denizi Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonları Birliği), BUSINESSMED (Akdeniz İş Dünyası Konfederasyonları Birliği) örgütlerinde Türk iş dünyasını temsil etmekte ve küresel işbirliğine destek vermektedir.
Ülkemizin imajının Avrupa’daki karar vericiler/elitler ve kamuoyu nezdinde olumlu yönde gelişmesi, Türkiye’nin AB ile üyelik sürecine ivme kazandıracaktır. Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde özel sektör ve sivil toplum nezdinde kuruluşundan bu yana büyük katkılarda bulunmuş olan TÜSİAD, bu çerçevede 2005 yılında kurmuş olduğu Yurtdışı İletişim Komisyonu ile Almanya - Fransa merkezli tanıtım çalışmaları yürütmektedir. Türkiye’nin ekonomisine dair çizilen tüm gelecek vizyonlarında verimlilik en önemli kriterlerden biri olarak göze çarpıyor.
TÜSİAD olarak verimliliği nasıl konumlandırıyorsunuz? Bu yönde gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
TÜSİAD olarak temel eksenlerimizden biri Türkiye ekonomisinin üretkenlik temelli bir çerçeve içerisinde sürdürülebilir büyümesidir. Bu noktadan hareketle, sürdürülebilir büyüme, verimlilik artışının sağlanması ve belli bir eşiğe ulaşması ile sağlanabilmektedir. Bu anlayışın benimsenmesi ile büyüme süreci; enflasyon, kamu açığı, cari işlemler açığı problemlerine yol açmamakta ve değer yaratan sürdürülebilir bir yapı kazanmaktadır.Bu amaçla üretim faktörlerini TÜSİAD olarak bünyemizdeki çeşitli komisyonlarımızın çalışmaları marifetiyle birçok başlık altında incelemekteyiz. Bu başlıklardan bazılarını; Girişimcilik, Teknoloji ve İnovasyon Kapasitesi, Eğitim ve Beşeri Sermaye, Piyasa Ekonomisi ve Rekabet Hukuku, Sanayi Stratejisi ve Bölgesel Kalkınma olarak ifade edebiliriz. Verimlilik konusu, sanayinin gelişiminde stratejik öneme sahip olmasından dolayı ayrıca Sanayi, Hizmetler ve Tarım Komisyonumuz tarafından da değişik boyutları ile ele alınmaktadır. Bildiğiniz üzere, ülkemizde yurtiçi tasarrufların yeterli bir orana ulaşmamış olması dolayısıyla büyümenin finansmanında dış kaynak önemli bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, sanayimizin üretim yapısının ithal ara malına yüzde 70 oranında bağımlı olması, yerli üretimde katma değer artışının sağlanabilmesi için verimlilik oranını artırmamızı zorunlu kılmaktadır. Bu doğrultuda, geçtiğimiz sene “Türkiye’de Büyümenin Önündeki Engeller” raporumuzla, Türkiye’de büyümenin önündeki potansiyel engellerin hangilerinin daha önemli olabileceği konusunu tartışmaya açtık.
Raporun temel bulgularından biri, ekonominin içinde tarımın payı azaldıkça bu “yapısal değişim”in asgari bir verimlilik artışını garanti ettiği, ancak piyasa mekanizmasının tek başına teknoloji içeriğinin artmasını sağlayamayabileceğidir. Dolayısıyla, Türkiye’nin rekabet gücü açısından rakiplerinin gerisinde kalma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ve bunu aşmanın yolunun da etkili bir sanayi politikası uygulanmasından geçtiğinin altı çizilmektedir. Raporda büyümenin önündeki bir diğer engel beşeri sermaye olarak belirlenmiş ve beşeri sermaye yetersizliğinin kayıt dışılık ile de birebir ilgili olduğu ortaya konmuştur.
TÜSİAD tarafından geliştirilen “Vizyon 2050 Türkiye” yaklaşımı ve bu doğrultuda hazırlanan raporun amaç ve hedefleri hakkında bilgi verir misiniz?
Büyüme ve gelişmeyi “sürdürülebilir” ve ekolojik açıdan kabul edilebilir bir esasa dayandırmak, her ülkenin başta gelen sorumluluklarından birini oluşturmaktadır. Tüm dünyada giderek öne çıkan insan odaklı, çevreyle dost ve sorumlu iş yapma anlayışının Türkiye’de de benimsenmesinde Türk iş dünyasına büyük sorumluluk düşmektedir. Türkiye ise iç dinamikleri ve konumu sayesinde gerekli adımları atma esnekliğine ve kendisinden ileride olan ülkelerin tecrübelerinden faydalanmanın avantajına sahiptir. Bu çerçevede, TÜSİAD Türkiye’nin önümüzdeki 40 yılını kapsayan sürdürülebilir kalkınma vizyonu için bir yol haritasını tüm paydaşların katılımı ile farkındalık yaratmak ve tartışmaya açmak amacıyla “Vizyon 2050 Türkiye” projesi başlatmıştır.
“Vizyon 2050 Türkiye” projesi kapsamında ilk etapta WBCD’nin “Vision 2050” raporundan hareketle “insani kalkınma”, “şehirleşme”, “kentsel ulaştırma”, “enerji” ve “tüketim alışkanlıkları ve üretimde enerji ve kaynak verimliliği” konularını ele alan “Vizyon 2050 Türkiye” raporu hazırlanmıştır. Daha önce bu alanda yazılmış raporlardan farklı olarak “Vizyon 2050 Türkiye” raporu sürdürülebilirliği Türkiye dinamiklerini göz önünde bulundurarak ve iş dünyası bakış açısıyla ele alması açısından bir ilk niteliği taşımaktadır. Rapor, sürdürülebilir kalkınmada iş dünyasının öncü rolünün farkında olarak; bireylerin, toplumun, hükümetlerinsorumluluklarının yanı sıra 2050 Türkiye vizyonuna ulaşmada Türk iş dünyasına da düşen görevleri hatırlatmaktadır. Bu anlamda rapor, 2050’de nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızın resmini çizerek hem tüm kamuoyuna, atılması gereken adımlar ve gerekli politikaların altını çizerek hükümetlere hem de karşılaşılacak risk ve fırsatları ortaya koyarak Türk iş dünyasına rehber olmaktadır. TÜSİAD “Vizyon 2050 Türkiye” projesiyle başlattığı bu süreci farklı platform ve konferanslarda yaymaktadır. Örneğin, rapor 6-7 Ekim 2011 tarihlerinde Yeşil İş Konferansı’nda, 28 Ekim 2011 tarihinde Türk Tesisat Mühendisleri Derneği’nin çalıştayında ve 16 Aralık’ta gerçekleştirilen Marka Konferansı’nda “Green Brand Leadership” başlıklı oturumda da tanıtılmıştır. “Vizyon 2050 Türkiye” raporuna ek olarak yayımlanacak olan “Sürdürülebilir Turizm” raporunun 2012 yılının ilk yarısında, “Binalarda Enerji Verimliliği” ile “Erişim ve İletişim” raporlarının ise yılın ikinci yarısında gerçekleştirilecek birer konferansla tanıtılması planlanmaktadır. “Vizyon 2050 Türkiye”, TÜSİAD için de bir mihenk taşı olmuştur. Sürdürülebilirlik vizyonunu kurum olarak benimseyen TÜSİAD, bundan sonraki raporları geri dönüştürülebilir kağıda basmayı hedeflemektedir. Ayrıca, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi ve Genel Kurul toplantıları ile TÜSİAD tarafından gerçekleştirilecek seminer ve konferansların da aşamalı olarak karbon nötr gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Sürdürülebilirlik yaklaşımının yanında, 2050 vizyonunun sosyal politika alanlarına izdüşümlerini incelemek üzere Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu ile 2010 yılında başlattığımız “2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim” projemiz de devam etmektedir. 2050 yılında doğru Türkiye için nüfus projeksiyonlarını ortaya koyan ilk rapor ve bunun eğitim sistemine etkilerini ele alan ikinci raporumuzu, bu yıl işgücü piyasası, sosyal güvenlik ve sağlık sektörlerini inceleyen raporlar takip edecektir.
Ülkemizin sanayici ve işadamlarının buluşma noktası ve sesi olan TÜSİAD’a göre, sanayici ve işadamlarımızın hem ulusal hem de uluslararası arenada daha etkin olmaları için neler yapılması gerekiyor?
2008 krizinden sonra dünya ekonomisinin krize eşgüdümlü bir yapı içinde yanıt verme kapasitesini artırmak üzere yapılandırılan G-20’nin 2009 yılında Londra’daki zirvesinden bu yana bu yapının iş dünyası ayağı da oluşturulmuştur. Bu yapı, her G-20 zirvesi öncesinde çeşitli çalışma gruplarıyla küresel ekonomiyi ilgilendiren konular hakkında görüşler hazırlamakta ve G-20’nin hemen öncesinde toplanıp bu görüşleri kesinleştirerek hükümet ve devlet başkanlarına iletmektedir. B-20 içinde Türk iş dünyasını TÜSİAD temsil etmektedir. TÜSİAD 2009 yılından bu yana Londra, Seul ve Cannes’da düzenlenen G-20 Zirveleri öncesinde yapılan B-20 Zirvelerine katılım sağlamıştır. Bunun yanı sıra, B-20 grubu G-20 zirvelerine, önceden programlanmış çalışma gruplarına aktif katkı ve katılım sağlamaktadır. 2011 yılı Kasım ayında Fransa’nın Cannes şehrinde yapılan B-20 Zirvesi’nde beş TÜSİAD üyesi olarak çeşitli çalışma gruplarında Türk iş dünyasını temsil ettik.
Ben, Küresel Yönetişim (Global Governance) çalışma grubuna başkanlık etmiştim. Bu çalışma gruplarında derlenen iş dünyası görüşleri bir sonuç raporuyla G-20 liderlerine iletildi. Bu yıl da Zirve, Haziran ayında Meksika’nın Los Cabos kentinde yapılacak. 2015 yılında ise Türkiye G-20 ve B-20 Zirvelerine ev sahipliği yapacak. TÜSİAD ayrıca, her yıl düzenlenen İklim Değişikliği Taraflar Toplantısı’na katılarak Türk iş dünyasını temsil etmekte ve resmi program dahilinde yan etkinlik düzenlemektedir. Bu sene de TÜSİAD Güney Afrika’nın Durban kentinde gerçekleşen Taraflar Toplantısı’na (COP-17) katılarak görüşlerini aktarmış ve yedi kişilik bir heyetle Türk resmi heyeti içerisinde konferansa katılım sağlayarak “İklim Değişikliğiyle Mücadelede Türk Özel Sektörünün Rolü” başlıklı bir etkinlik düzenlenmiştir.
17. Taraflar Konferansı kapsamında Durban’da bulunan TC. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, TÜSİAD’ın etkinliğinde açılış konuşması yapmıştır. Bu toplantıda hem Türk özel sektörünün konu ile ilgili görüşleri aktarılmış, hem de T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı temsilcileri “Türkiye’nin İklim Değişikliği İkinci Ulusal Bildirimi” başlıklı bir sunum ile Türkiye’nin resmi pozisyonunu uluslararası arenada aktarmışlardır. BusinessEurope üyesi olan TÜSİAD, söz konusu örgütün Balkanlar’da gerçekleştirdiği ve bu ülkelerin Gümrük Birliği ile entegrasyonunu sağlamaya yönelik oluşturulmuş BOSMIP projesinin bir parçası olarak üyelerini temsil etmekte ve iş dünyamızın uluslararası arenada daha etkili olmalarına yönelik çalışmalar yürütmektedir.