Blog / Küresel Rekabet Edebilirlikte Kümelenme
Küresel Rekabet Edebilirlikte Kümelenme
Günümüz dünyasında, pek çok konuda yeni iktisadi fikirler ortaya atılmaktadır. Bu fikirlerin ulusal ve bölgesel anlamda katma değer oluşturabilmesi bilginin üretilebilmesi, geliştirilebilmesi ve ticarileştirilebilmesi ile mümkün olabilmektedir.
Küresel Rekabet Edebilirlikte Kümelenme
Soğuk Savaş yıllarındaki iki kutuplu ve bloklaşmış devletler sistemi, 1990’lı yıllarla beraber tek kutuplu dünya modeline dönüşmüştür. Sonrasında, lider ülke ve ülke birliklerinin başı çektiği çok kutuplu günümüz dünya modeli göz önüne alındığında, ekonomik dengelere dair kuralların artık dünyanın pek çok yerinde kabul gördüğü söylenebilir. Dünya ticaret hacmi, belirli ekonomik güçlerin odağında gelişme göstermektedir. Günümüzde ticaretteki bu büyük paylaşıma ait dengeler savaş ve diplomasi ağırlıklı değil, önemi gittikçe artan ulusal ve bölgesel rekabet gücü ölçeğinde şekillenmektedir.
Dolayısıyla hükümetler, küresel ölçekte başarı getirecek stratejiler ölçeğinde rekabet edebilirliği artırıcı uygulamalara yönelmektedirler. Rekabet edebilirlik, çeşitli boyutlarda değerlendirilebilecek bir kavramdır. Örneğin firmalar, ürün bazında; güvenilirlik, dayanıklılık, estetik, algılanan kalite, performans, fiyatta uygunluk gibi konularda farklılıklar oluşturarak rekabet edebilme şansı yakalayabilmektedir.
Ürünlerin yanı sıra; lojistik, pazarlama ve servis hizmetleri gibi değer zincirinin halkalarındaki diğer yenilikler de rekabet avantajı oluşturabilmektedir. Bu bağlamda, rekabet edebilirlik kavramını; benzer piyasa koşullarında, benzer amaçlara erişimde üstünlük sağlayacak kaynakları ve üretimsel yaklaşımları kullanarak, zaman ve mekânsal ölçütlerle olduğu kadar birbirleri ile de bir yarışma içerisinde olan rakiplerin gücü olarak ifade edebiliriz. Firmalar seviyesinde rekabetçiliği tanımlamak nispeten daha kolayken sektörel, bölgesel veya ülkesel rekabet edebilirliğin net bir kavramsal tanımını oluşturmak zordur.
Bu zorluğun temel sebebi, göstergelerdeki çeşitlilik ve farklılaşmadır
(1-3) . Ancak genel olarak; belirli bir sanayi, bölge ya da ülkenin dışsal etkenler çerçevesinde sürdürülebilir bir üretim yeteneğine sahip olmasını rekabet edebilirlik olarak tanımlayabiliriz
(4) . Rekabet edebilirlikte; küresel ticaretten alınan paydan maliyetfiyat ilişkilerine, kalite standartlarından iş çevrelerine kadar pek çok etkileyici faktör bulunmaktadır
(5) . Günümüzde ülke ekonomilerinin lokomotifleri firmalardır. İşletmelerin, ürünlerini son kullanıcı ile buluşturabilmede ve müşterilerinde memnuniyet duygusu oluşturabilmedeki yetenekleri, başta kar olmak üzere pek çok kriterde başarıyı tetiklemektedir. Ancak küresel rekabet ortamında bu başarıyı sağlamak çok zor ve meşakkatlidir. Bu noktada firmaların; küresel birer aktör olabilmesi için kalite, fiyat ve farklılık gibi pek çok ölçütte kendilerini ispatlamaları gerekmektedir. Başta uluslararası işletmeler olmak üzere, tüm firmalar kendi amaçları doğrultusunda geliştirdikleri uygulamalar vasıtasıyla küresel yarışta bir adım daha öne geçebilmek için gayret sarf etmektedirler. Firmaların kendi bünyelerinde geliştirdikleri Ar-Ge ve yenilikçilik süreçlerine paralel olarak kamu kurumları da hibe programları içeren teşvik sistemlerini, bilgiye kaynaklık eden kurumlar ise yeni bilimsel yaklaşımları oluşturarak ulusal rekabet seviyesini arttırmaya çalışmaktadırlar. Günümüz dünyasında, pek çok konuda yeni iktisadi fikirler ortaya atılmaktadır. Bu fikirlerin ulusal ve bölgesel anlamda katma değer oluşturabilmesi bilginin üretilebilmesi, geliştirilebilmesi ve ticarileştirilebilmesi ile mümkün olabilmektedir
(6) . Dünya ticaretinden daha fazla pay alabilmek, katma değeri yüksek ve ileri teknolojili ürünlere sahip olabilmek ve yenilikçi çalışmalara öncülük edebilmek gibi amaçlara ulaşmak için tüm devletler, destek mekanizmalarını daha etkili tasarlamak zorundadırlar
(7) . Bu bağlamda; küresel ticarette firmalar arası nasıl bir rekabet söz konusu ise, devletlerin verdiği destekler arasında da örtülü bir rekabet sürecinin olduğu söylenebilir. İşte bu rekabetçi ortamda kümelenme, üretim konusuna göre firmaların ortak hareket ettiği akademi, özel sektör ve kamu kurumlarını kapsayan ekosistemin bütünsel olarak desteklenmesini amaçlayan ekonomik bir modeldir
(8) . KÜMELENME TERMİNOLOJİSİ ve GELİŞİMİ Kümelenme ile ilgili literatür incelendiğinde, konuya ilişkin pek çok tanımın, çeşitli yaklaşımlar ve süreçler doğrultusunda sıralanarak sınıflandırıldığı görülmektedir
(9,10) . Bu tanımları genel olarak inceleyecek olursak; – İş Ağı: Sürekli bir iletişim ve etkileşim içerisinde olan, üretim bağlamında kısmen birbirine bağımlı ancak belirli bir sanayi koluna özgü ve belirli bir coğrafyada yoğunlaşma zorunluluğu olmayan firmalar topluluğudur
(11) . – Sanayi Bölgeleri: Belirli ve sınırlı bir alan içerisinde yerleşmiş, birbirleri ile ilişkili üretim faaliyetleri olan ve büyük ölçüde aynı sanayi kolu ya da alt-sektörlerin kesişiminde yer alan firmaların bulunduğu bölgelerdir
(12,13) . – Sanayi Kümeleri: Ortak teknolojiler, ortak alım ya da dağıtım kanalları ve ortak işgücü havuzları ile çalışma konusunda uzmanlaşmış kümelerdir
(14) . – Bölgesel Kümeler: Belirli bir coğrafyada birbirine mekânsal yakınlık gösteren, belirli bir sanayi koluna ait ve ciddi bir uzmanlaşmanın olduğu sanayi kümeleridir.
(15) . Zaman içerisinde kümelerin ve stratejilerinin gelişimine paralel olarak bu kümelere ait tanımlamalar da değişme göstermiştir. Örneğin, ara mamul odaklı üretim yapan firmaların çekirdeğini oluşturduğu tedarikçi kümeler olabileceği gibi, ürünlerin tasarım sürecine odaklanmış firmaların merkezde olduğu tasarım kümeleri de oluşabilmektedir. Bazı kümeler; üretim konularından ziyade üretim yaklaşımlarına da odaklanabilmektedirler. Örneğin; sıklıkla kullanılan yenilikçi kümeler, yenilikçilik odaklı firmalar için hizmet veren araştırma-geliştirme ve eğitim kurumlarının yönlendirici olduğu kümeler iken, ana strateji olarak daha kısıtlı alanlarda daha yoğun uzmanlaşmayı hedefleyen teknik kümeler de bulunabilmektedir. Ayrıca, bazı kümeler; ülkelerinde bölgeler arasında teşkilatlanması ya da tek bir coğrafyada tüm ülke için bir güç oluşturmasından ötürü ulusal küme olarak da görülebilmektedir. Her ne kadar kümelenme için farklı tanımlar ve sınıflandırmalar mevcut olsa da kümelenme bütünsel bir anlam ifade etmelidir
(16,17) . KÜMELENME POLİTİKALARININ ÇIKTILARI Kümelenme, ekonomik bir model olarak düzen getiren bir araçtır. Bu düzeni, yenilikçilik, Ar-Ge ve girişimcilik gibi konularda kaynaklara erişim ve uygulamalardaki kolaylıklar vesilesiyle oluşturmaktadır. Daha kuvvetli ve süratli etkileşimin yanı sıra yeni sinerjilerin oluşmasını hızlandıran pek çok süreç, kümelenme ile gerçekleşebilmektedir. Şekil 1’de kümelenmenin oluşturduğu düzen gösterilmektedir. Ürünler, araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucunda ortaya çıkmaktadırlar.
Bu ürünlerin tekrardan mali kaynaklara dönüşümünü hızlandıran aktivitelerin başında yenilikçilik faaliyetleri gelmektedir. Pek çok ekonomik coğrafyada işletmeler, sektörleri ve pazarlarına göre hedefleri doğrultusunda kendi Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerine odaklanmaktadırlar. Kümelenme, firmalar arası eşgüdüm ve koordinasyonu sağlayarak sisteme genel bir düzen getirmektedir.
Kaynakların daha etkin kullanılmasını tetikleyerek bütünleşik projelerin hayata geçmesini sağlamaktadır. Böylelikle bireysel hedefler ölçeğinde kısıtlı kazanımlara odaklanmış işletmelerin, ortak ve daha büyük hedefler için entegre hareket etmeleri sağlanarak daha büyük kazanımlara ulaşmaları öngörülmektedir. Kümelenme Para Para Ürün Ürün Para Para Ar-Ge Ar-Ge İnovasyon İnovasyon Şekil 1. Kümelenme ile sağlanan düzen Kümelenme pek çok fayda sağlamaktadır.
Bu bağlamda, özel sektörün avantajları olarak yenilikçi sinerjilerin geniş bir ortaklık ile daha çabuk gelişebilmesi, değer zincirinin pek çok halkasını içeren esnek uzmanlaşmalar ile daha fazla katma değerin sağlanması, belirli bir coğrafyadaki ayrık firmaların bütünleşerek ve markalaşarak küresel ölçekte konumunu iyileştirebilmesi, işletmelerin maddi olanaksızlıklar ve işgücü yetersizlikleri nedeniyle gerçekleştiremedikleri pek çok projenin küme üyesi diğer firmalar ile daha hızlı ve düşük masraflı olarak geliştirilebilmesi örnek gösterilebilir. Kamu, dolayısı ile politika yapıcılarının kazanımları olarak da; üniversitesanayi iş birliğinin geliştirilmesi, kamu kaynaklarının daha fazla işletmeye sunularak verimliliğin artırılması, tek bir küme desteği ile pek çok KOBİ ve kurumun projeler gerçekleştirebilmesi sayılabilir. Şekil 2’de gösterildiği gibi, kümelenmede temel hedef, ekosistemdeki tüm ilgili paydaşları belirli amaçlar doğrultusunda koordine etmek ve ortak çalışma kültürünü zenginleştirmektir.