ISO BELGELENDİRME
Sektörler
İso Belgelendirme
Taksim Danışmanlık Hizmetleri
Karbon Ayak İzi Hesalama
Güncel Fuarlar
Önceki Sonraki
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
9-12 Eylül 2021
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe Saat: 10
Kurumsal Akademiler Konferansı
Kurumsal Akademiler Konferansı
24 Haziran 2021 | 14:00 - 16:4
Doğaya Saygı Sertifikası
Blog / Bölgesel Dayanıklılık (RESILIENCE) Türkiye Düzey 2 Bölgeleri Üzerine Bir Uygulama
Bölgesel Dayanıklılık (RESILIENCE) Türkiye Düzey 2 Bölgeleri Üzerine Bir Uygulama
 
Dayanıklılık (çabuk iyileşme gücü ya da çabuk toparlanma gücü), bir varlık veya sistemin bir karışıklık veya bozulma sonrasında şeklini (formunu) ve konumunu geri kazanabilme yeteneği, olarak ifade edilebilir.
 
 Bölgesel Dayanıklılık (RESILIENCE) Türkiye Düzey 2 Bölgeleri Üzerine Bir Uygulama
 
 
 
1. DAYANIKLILIK (RESILIENCE) KAVRAMI Dayanıklılık (çabuk iyileşme gücü ya da çabuk toparlanma gücü), bir varlık veya sistemin bir karışıklık veya bozulma sonrasında şeklini (formunu) ve konumunu geri kazanabilme yeteneği, olarak ifade edilebilir. Dayanıklılık kavramının kökeni, Latince “geri sıçrama” veya “geri gelme” anlamına gelen “resilire” kelimesine dayanmaktadır. Dayanıklılık kavramına ilişkin literatürde en az üç farklı kullanım veya yorum bulunmaktadır. Bunlar fizik (mühendislik), ekoloji ve karmaşık adaptif sistem teorisine dayalı yorumlardır (Martin 2012, Pendall vd. 2010).
 
2. BÖLGESEL DAYANIKLILIK Dayanıklılık konusu fizik, mühendislik ve çevre bilimlerinde uzun bir süredir yer almasına ve psikoloji, organizasyon bilimi gibi disiplinlere de girmesine rağmen, bölgesel kalkınma alanındaki çalışmalarda, yeni yer almaya başlamıştır. Bölgesel çalışmalarda dayanıklılık kavramı, yerel bir sosyo-ekonomik sistemin bir şok ya da düzensizlikten kendini kurtarma yeteneği anlamında kullanılmaktadır. Bölgesel dayanıklılık, sosyal bütünleşmeyi sağlayarak, çevreye zarar vermeden üretim yaparak, küresel ekonomik krizler ile baş ederek, ekonomik başarı elde etme yeteneği olarak tanımlanabilir.
 
Bölgesel dayanıklılık kavramı, yerelleşme, sürdürülebilirlik, çeşitlilik kavramlarını içermesinin yanısıra, her bölgenin kendine özgü bir varlık olduğu ve bu durum göz önüne alınarak bölgesel politikaların belirlenmesi gerektiği anlayışına sahiptir. Buna karşılık “rekabet edebilirlik” ile ilgili literatür mekana özgü farklılıklardan daha çok (mekânsızdır), büyümeye öncelik verir ve çevreye karşı yeterli duyarlılığa sahip değildir (Bristow, 2010). 2.1. Bölgesel Dayanıklılığın Dört Boyutu Dayanıklılığa ilişkin boyutlardan birincisi “direnç”dir. Bu kavram, bölgesel bir ekonominin resesyon benzeri bir düzensizlik ve karışıklıklara karşı duyarlılığı veya kırılganlığını ifade eder. İkinci boyut “toparlanma” (atlatma)‘dır.
 
Bu ise bölgenin bir düzensizlik sonrasında ne boyutta ve ne hızda (sürede) toparlanabildiğini ifade eder. Üçüncü boyut, yani “yeniden uyumlanma”, bölgesel ekonominin yeni bir yapısal düzenlemeyi ne boyutta gerçekleştirdiği ve bu düzenlemenin bölgenin üretim, iş (istihdam) ve gelirlerine olan etkisini ifade eder. Dördüncü boyut “yenilenme”, şok öncesi bölgesel ekonomiyi karakterize eden büyüme patikasını (path) sürdürebilme veya yeniden başlatabilme derecesini ifade eder. Bölgesel ekonomik dayanıklılığın bu dört boyutu, farklı sonuçlar ortaya çıkaracak şekilde değişik şekillerde etkileşebilirler.
 
Bir bölgenin şoklara karşı duyarlılığını veya direncini belirlemede ekonomik yapının önemli bir role sahip olduğu kabul edilmektedir. Genellikle şoklara karşı, sektörel farklılık veya çeşitlilik içeren bir ekonomik yapının, sınırlı sayıda sektörde uzmanlaşmış ekonomik yapılardan daha dayanıklı olduğu varsayılmaktadır. Çünkü farklı endüstrilerin iş çevrimlerine karşı, ihracat pazarlarındaki, para ve döviz piyasalarındaki (döviz kuru vefaiz oranları) ve benzeri değişimlere karşı duyarlılıkları, tepkileride farklı olmaktadır. Ancak bölgesel ekonominin sadece çeşitlilik içermesi yeterli değildir, burada önemli olan sektörlerarasındaki ilişkililiktir. Başka bir ifade ile ekonomik yapının sektörel açıdan ilişkili çeşitlilik (doğrudan veya dolaylı) içeren bir yapısı olması önemlidir.
 
Ekonomik yapıya ilişkin diğer faktörler arasında; firmalarının rekabet gücü ve yenilikçilik eğiliminin yanısıra diğer bölge ve ülkelerdeki üretici ve tüketici ağları ile olan bağlantıları, işgücünün becerileri, girişimcilik kültürü, kurumsal yapısı, bölgesel kalkınma ajansları gibi yerel kurumların kaynakları, bölgenin ekonomik yönetişime ilişkin düzenlemeleri, yer almaktadır (Martin 2010, Martin 2012). 3. ÇALIŞMANIN AMACI Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de Düzey-2 bölgelerinin resesyonist şoklar karşısındaki dirençlerini (diğer bir ifade ile, duyarlılıklarını) ve resesyon sonrası dönemdeki toparlanma hızlarını (yani, bir bölgenin ekonomik dayanıklılığının dört göstergesinden ikisini) analiz etmektir. 4. ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ ve BULGULARI Analizler için 1987 yılı bazlı GSYİH rakamları kullanılmıştır. 1987-2001 dönemi dışında bölgesel düzeyde GSYİH rakamlarının olmaması nedeniyle analizler sadece bu dönemle sınırlı tutulmuştur.
 
Çalışmada Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri kullanılmıştır. Martin (2012), bir ülkede yaşanan resesyon karşısında bölgelerin resesyona olan duyarlılıklarının (ya da dirençlerinin) en basit şekilde aşağıdaki gibi ölçülebileceğini belirtmiştir: Bölgesel çıktıdaki (Qb ) yüzdelik değişimin ulusal çıktıdaki (Qu ) yüzdelik değişime oranı veya bölgesel istihdamdaki (E b ) yüzdelik değişimin ulusal istihdamdaki (E u ) yüzdelik değişime oranı ile şeklinde bunu ifade etmiştir.b b = b b = Qb E b Qu E u Qb E b ya da Qu E u Yukarıdaki formüllerde yer alan ß b “duyarlılık endeksi” olarak adlandırılmaktadır.
 
Eğer bu endeksin değeri 1’den büyük ise, o bölgenin resesyon karşısındaki duyarlılığının (nispi olarak) yüksek (ya da direncinin nispi olarak düşük) olduğu söylenebilir. Eğer bu endeksin değeri 1’den küçük ise, o bölgenin resesyon karşısındaki duyarlılığın (nispi olarak) düşük (ya da direncinin nispi olarak yüksek) olduğu söylenebilir. Eğer endeks negatif bir değer alıyorsa, ulusal düzeyde bir daralma varken bölgesel düzeyde bir daralmanın söz konusu olmadığı anlamına gelmektedir. Bölgesel düzeyde tutarlı ve güvenilir istihdam rakamları bulunamaması nedeniyle çalışmamızdaki analizler GSYİH rakamları kullanılarak yapılmıştır. Aşağıdaki tabloda verilen büyüme oranlarına bakıldığında analiz dönemi içerisinde üç tane resesyon dönemi (1994, 1999 ve 2001 yılları) olduğu görülmektedir.
 
                                                                                    
 
Bu yıllarda ekonomi sırasıyla % 5,4, % 4,71 ve % 7,5 oranında küçülmüştür. Tablo 1: 1988-2001 Dönemi Büyüme Oranları Yıl Büyüme (%) Yıl Büyüme (%) 1988 2,12 1995 7,19 1989 0,25 1996 7,01 1990 9,26 1997 7,53 1991 0,93 1998 3,09 1992 5,98 1999 -4,71 1993 8,04 2000 7,36 1994 -5,46 2001 -7,50 Kaynak: TÜİK, 1987 bazlı GSYİH rakamlarından yazarlar tarafından hesaplanmıştır. Tablo 2’de düzey 2 bölgelerinin 1994, 1999 ve 2001 yıllarındaki resesyonlara karşı duyarlılıkları verilmiştir. 1994 yılındaki resesyonda daralma yaşamayan bölgeler TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli), TR22 (Balıkesir, Çanakkale), TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane), TR61 (Antalya, Isparta, Burdur), TR32 (Aydın, Denizli, Muğla) ve TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) bölgeleri olmuştur.
 
İlgili dönemde resesyona en yüksek duyarlı (yani en düşük dirençli) bölge TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) bölgesi iken, ikinci en duyarlı bölge TR10 (İstanbul) ve üçüncü en duyarlı bölge TR83 (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya) olmuştur. TR51 (Ankara) bölgesi ülke ile aynı oranda bir daralma göstermiştir. Resesyona duyarlılığı en düşük (yani direnci en yüksek) olan bölgeler sırasıyla, TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt), TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) ve TR31 (İzmir) bölgeleri olmuştur 1999 yılında yaşanan resesyona olan duyarlılık dikkate alındığında bir önceki dönemle bu dönem arasında ciddi farklılıklar oluşmuştur.
 
1999 resesyonunda daralma yaşamayan sadece 3 bölge bulunmaktadır. Bunlar TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir ), TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) ve TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır,Ardahan) bölgeleridir. Bu dönemde resesyona en duyarlı bölge TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesi olur iken, ikinci ve üçüncü en duyarlı bölgeler TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) ve TR32 (Aydın, Denizli, Muğla) bölgeleri olmuştur. Bir önceki dönemin en duyarlı bölgeleri olan TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) ve TR10 (İstanbul) bu resesyonda ciddi bir direnç artışı göstermişler ve ülkenin daralmasının altında bir daralma yaşamışlardır. TR51 (Ankara) bölgesi bir önceki resesyondakine benzer bir dirence sahipken, TR31 (İzmir) bölgesinin direncinde ciddi bir azalma meydana gelmiş ve ülkenin yaşadığı daralmadan daha yüksek oranda bir daralma yaşamıştır.
 
1999 resesyonun en dirençsiz bölgeleri ise sırasıyla TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt), TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) ve TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir ) olmuştur. 2001 yılında resesyondan etkilenmeyen beş bölge bulunmaktadır. Bu dönemde resesyondan en çok etkilenen bölge TR22 (Balıkesir, Çanakkale) dir. Onu takip eden bölgeler ise TR52 (Konya, Karaman) ve TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) bölgeleridir. Bu resesyona direnci en yüksek olanlar sırasıyla TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt), TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane) ve TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) bölgelerdir. TR51 (Ankara) bölgesinin direncinde bu dönemde yaklaşık % 50’lik bir azalma meydana gelirken, TR31 (İzmir) bölgesinin direncinde de önemli bir artış gözlemlenmiştir.
 
Üç dönem bir arada ele alındığında resesyonlara karşı sürekli olarak direnç artışı gösteren bölgeler TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) ve TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) bölgeleri olurken, sürekli direnç azalışı gösteren bölgeler TR51 (Ankara), TR52 (Konya, Karaman), TR22 (Balıkesir, Çanakkale) ve TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) bölgeleri olmuştur. Grafik 1 ve 2’de bölgelerin resesyonlara olan duyarlılıkları ve bu resesyonlar sonrası dönemdeki toparlanma hızları karşılaştırmalı olarak sunulmuştur Aşağıda sadece 1994 ve 1999 resesyonları ve sonrası döneme ait toparlanma hızları verilmiştir. 2001 dönemi sonrası bölgesel büyüme oranları olmadığı için bu döneme ilişkin grafik verilmemiştir.
 
Koordinat düzlemi şeklindeki grafiklerin X-ekseninde bölgelerin resesyon sonrası dönemdeki yıllık ortalama büyüme hızları, Y-ekseninde ise resesyona olan duyarlılıkları yer almaktadır. Koordinat düzleminin IV. bölgesine düşen iller resesyonda daralma yaşamayan illerdir. Koordinat düzleminin I. bölgesine düşenler ise daralma yaşayanlardır. Bu alan, 4 ayrı panele ayrılarak analiz edilmiştir. Bu alanı yatay olarak bölen çizgi ulusal ve bölgesel daralmanın aynı oranda olduğunu gösteren bir çizgidir (duyarlılık katsayısının 1 olduğunu gösteren çizgi). Bu çizginin üzerinde bölgesel daralma ulusal daralmadan daha fazla iken, altında ise tersi durum geçerlidir. Bu alanı dikey olarak bölen çizgi ise toparlanma döneminde ülkenin ortalama büyüme hızını temsil etmektedir. Bu eğrinin solunda kalan bölgeler ülkenin büyüme hızından daha yavaş bir büyüme hızına sahipken sağında kalanlar ise daha yüksek bir büyüme hızına sahiplerdir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında koordinat düzleminin I. bölgesi üzerindeki 4 farklı alana düşen bölgeler için şu açıklamaları yapabiliriz:
 
• Panel A (Resesyona Yüksek Duyarlılık – veya Düşük Direnç – ve Hızlı Toparlanma): Bu panelde yer alan bölgeler resesyon karşısında (nispi olarak) yüksek duyarlılığa (veya düşük dirence) ve resesyon sonrası dönemde (nispi olarak) ülke genelinden daha hızlı toparlanma gösteren bölgelerdir.
 
• Panel B (Resesyona Yüksek Duyarlılık – veya Düşük Direnç – ve Yavaş Toparlanma): Bu panelde yer alan bölgeler resesyon karşısında (nispi olarak) yüksek duyarlılığa (veya düşük dirence) ve resesyon sonrası dönemde (nispi olarak) ülke genelinden daha yavaş toparlanma gösteren bölgelerdir.
 
• Panel C (Resesyona Düşük Duyarlılık – veya Yüksek Direnç – ve Yavaş Toparlanma): Bu panelde yer alan bölgeler resesyon karşısında (nispi olarak) düşük duyarlılığa (veya yüksek dirence) ve resesyon sonrası dönemde (nispi olarak) ülke genelinden daha yavaş toparlanma gösteren bölgelerdir.
 
                                                                                                             
 
• Panel D (Resesyona Düşük Duyarlılık – veya Yüksek Direnç – ve Hızlı Toparlanma): Bu panelde yer alan bölgeler resesyon karşısında (nispi olarak) düşük duyarlılığa (veya yüksek dirence) ve resesyon sonrası dönemde (nispi olarak) ülke genelinden daha hızlı toparlanma gösteren bölgelerdir 1994 resesyonuna karşı (nispi olarak) yüksek direnç ve resesyon sonrası dönemde de en hızlı toparlanma gösteren bölgeler TR52 (Konya, Karaman), TR63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye), TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli), TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) ve TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) bölgeleri olmuştur. Bu dönemde nispeten düşük direnç ve düşük toparlanma gösteren bölgeler ise TR62 (Adana, Mersin), TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) ve TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) dir.
 
Ülkenin resesyondaki daralma oranına ve resesyon sonrası toparlanma hızına en yakın bölge ise TR33 (Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak) dür. 1999 resesyonunda en yüksek direnç ve en hızlı toparlanmayı gösteren bölgeler TR41 (Bursa, Eskişehir, Bilecik), TR72 (Kayseri, Sivas, Yozgat) ve TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) olmuştur. Buna karşın en düşük direnci ve toparlanmayı TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt), TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır), TR61 (Antalya, Isparta, Burdur), TR83 (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya), TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) bölgeleri göstermiştir.
 
1999 resesyonunda ülkenin daralma oranına ve resesyon sonrası toparlanma hızına en yakın bölge TR10 (İstanbul) olmuştur. 
 
SONUÇ
 
Bölgesel dayanıklılık kavramının dört boyutu olduğu kabul edilmektedir (Martin 2012). Direnç, (bölgesel bir ekonominin resesyon benzeri bir düzensizlik ve karışıklıklara karşı duyarlılığı veya kırılganlığı), toparlanma (bölgenin bir düzensizlik sonrasında ne boyutta ve ne hızda (sürede) toparlanabildiği), yeniden uyumlanma (bölgesel ekonominin yeni bir yapısal düzenlemeyi ne boyutta gerçekleştirdiği ve bu düzenlemenin bölgenin üretim, iş (istihdam) ve gelirlerine olan etkisi), yenilenme (şok öncesi bölgesel ekonomiyi karakterize eden büyüme patikasını (path) sürdürebilme veya yeniden başlatabilme derecesi). Bu çalışmada, Türkiye’de İİBS Düzey-2 bölgelerinin resesyonist şoklar karşısındaki dirençleri (duyarlılıkları) ve resesyon sonrası dönemdeki toparlanma hızları analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan analiz sonucunda dört temel sonuca ulaşılmıştır:
 
1. Resesyonist bir şok karşısında bölgeler birbirlerinden çok farklı düzeylerde dirençler göstermektedirler 
 
2. Resesyon sonrası dönemde bölgelerin toparlanma hızları da birbirinden oldukça farklı olmaktadır,
 
3. Bölgelerin resesyona karşısındaki dirençleri ile resesyon sonrası toparlanma hızları arasında önemli bir korelasyona rastlanmamıştır, 4. Bölgelerin dirençleri ve toparlanma hızları her resesyon karşısında aynı olmamakta zaman içinde değişim göstermektedir.
 
KAYNAKÇA
 
• Bristow,G. (2010) Resilient regions: re-‘place’ing regional competitiveness. Cambridge Journal of Regions, Economy and Society , 3: 153–167
 
• Martin, R. L. (2010) The Roepke lecture in economic geography – rethinking regional pathdependence: beyond lock-in to evolution. Economic Geography, 86: 1–27.
 
• Martin, R. L. (2012) Regional economic resilience, hysteresis and recessionary shocks. Journal of Economic Geography 12 : 1–32.
 
• Pendall, R., Foster, K. A., Cowell, M. (2010) Resilience and regions: building understanding of the metaphor. Cambridge Journal of Regions, Economy and Society, 3: 71–84.
 
• www.tuik.gov.tr
 
Yasal Uyarı
İsfirmarehberi.com´da yer alan kullanıcıların oluşturduğu tüm içerik, görüş ve bilgilerin doğruluğu, eksiksiz ve değişmez olduğu, yayınlanması ile ilgili yasal yükümlülükler içeriği oluşturan kullanıcıya aittir. Bu içeriğin, görüş ve bilgilerin yanlışlık, eksiklik veya yasalarla düzenlenmiş kurallara aykırılığından İsfirmarehberi.com hiçbir şekilde sorumlu değildir.
Bizi Takip Edin !
Facebook Twitter Google Plus Linkedin Youtube Instagram