ISO BELGELENDİRME
Sektörler
Taksim Danışmanlık Hizmetleri
Karbon Ayak İzi Hesalama
İso Belgelendirme
Güncel Fuarlar
Önceki Sonraki
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
9-12 Eylül 2021
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe Saat: 10
Kurumsal Akademiler Konferansı
Kurumsal Akademiler Konferansı
24 Haziran 2021 | 14:00 - 16:4
Doğaya Saygı Sertifikası
Blog / Sahip olduğumuz bilimsel ve teknolojik bilgi rekabet gücümüzü belirlemektedir
Sahip olduğumuz bilimsel ve teknolojik bilgi rekabet gücümüzü belirlemektedir
 
Hüseyin Rahmi ÇETİN Sahip olduğumuz bilimsel ve teknolojik bilgi  rekabet gücümüzü belirlemektedir
 
 
 
 
 
Rekabet edebilme yeteneği, ekonomik kalkınmışlık seviyesini belirleyen önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. Bu farkındalığın oluştuğu tüm ülkeler kıyasıya bir yarış içindedirler. Hedef, küresel 
ekonomide söz sahibi olabilmek ve toplumsal refah seviyesini artırmaktır.Ülkemizde, bilgi ve yeni teknoloji üretme kabiliyetimizin, rekabet gücümüzü belirlediği göz önünde bulundurularak, Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerine daha fazla önem vermemiz gerektiği açıktır.
 
 
Bunun yanında, yaşamın tüm alanlarında teknolojinin talep edilmesi, diğer bir ifadeyle teknolojik bağımlılığın oluşması, daha ileri teknolojiler üretilmesinin yanı sıra bu alanda koordinasyonun gerekliliğini de ortaya çıkarmıştır. Yapılan çalışmalarla kendi özgün teknolojisini üreten, bu teknolojiyi uluslararası pazarlarda markalara dönüştürebilen ülkeler, uluslararası ekonomik süreçlerde söz sahibi 
olmaktadırlar. Günümüzde artık ucuz işgücü ve doğal kaynaklara dayalı rekabet anlayışının yerini, uluslararası pazarlarda rekabet edebilen teknolojilere dayalı üretimler almıştır.Bilim ve teknoloji alanlarında uygulanan politikalar, ekonomik gelişimin ve toplumsal refah seviyesindeki artışın hızını ve yönünü belirlemektedir. Bu gerçekten hareketle, gelişmiş ülkelerin, uzun dönemli bilim ve teknoloji vizyonu geliştirdiklerini ve bu alanlarda önemli yatırımlar yaptıklarını görmekteyiz.Dünyada birçok ülke, yeni yüzyılın baskın yönelimi haline gelen bilgi ekonomisine geçiş ve bilgi toplumuna dönüşüm için kendilerini hazır hale getirmeye çalışmaktadır. Günümüzde teknoloji geliştirme, sanayileşme ve sanayileşirken de ileri teknolojiden yararlanarak yeni alanlar ve ürünler oluşturma yarışı her geçen gün daha ileri bir boyuta ulaşırken, bu yolla erişilen güç, ülkeler için dünya piyasalarında büyük bir rekabet alanını da beraberinde getirmektedir. Gelişmiş ülkelerde ürün rekabeti, bilimsel ve teknolojik yetkinlik rekabetine dönüşmüş durumdadır. Dolayısıyla Ar-Ge ve yenilikçilik altyapısı, bilişim teknolojilerinin etkin kullanımı, yoğunlaşmış bilgi ve beceriye sahip işgücü, bilgi ve deneyim birikimi, kaliteli üretim ve ürün yelpazesinde zenginlik gibi kriterler rekabet gücünü belirleyen en önemli faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
 
 
Bugün, sahip oldukları bilimsel ve teknolojik bilgiyi, entegre süreçler içinde ürüne ve toplumsal kalkınmaya dönüştürebilen ülkeler ile bu süreç entegrasyonunu başaramamış ülkeler arasındaki anlayış ve uygulama farkı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tanımlamasında kullanılan önemli araçlardan biri olmuştur.
Teknolojik ilerlemelerin ve küreselleşmenin ortaya çıkardığı bu yapı, işletmeleri yoğun ve dinamik bir rekabet ortamında faaliyetlerini sürdürmeye zorlamaktadır. Böylesi bir ortamda yenilik, ekonomiler 
için rekabet üstünlüğü elde etmenin temel kaynağını oluşturmaktadır. Küresel ekonominin kuralları, bir işletmenin rekabetçi pazar koşullarında ayakta kalabilmesi için ya yenilikleri yakından takip ederek organizasyonel yapılarına uygun biçimde uyarlamayı ya da yeniliklerin bizzat kendileri tarafından geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, bir işletmenin yenilik odaklı stratejilere sahip olması, hem rekabet gücünü artırmasında hem de varlığını koruma ve sürdürülebilirliğini sağlaması konusunda önemli katkılar sağlamaktadır. Yenilikçiliğin en önemli aracı ise Ar-Ge çalışmalarıdır. 
Yenilik faaliyetleri gerek ülkeler arası, gerekse işletmeler arası rekabette bir ürünü müşteri isteklerine göre üretme ve sunma, bu üretimi ve sunuşu ekonomik bir şekilde gerçekleştirmenin yanı sıra, 
işletmeler açısından yeni ürün üretip pazara sürmek de önemli bir rekabet avantajı sağlamaktadır. Günümüzde rekabetçi üstünlük elde edebilmek için işletmelerin kendilerini tamamen farklı bir biçimde yeniden tanımlaması, temel stratejilerini yeniden belirlemesi, içinde bulunduğu sektörü yeniden keşfetmesi yani rakiplerinden farklı olabilmesi, ürün ve hizmetlerinde fark oluşturabilme yeteneğine sahip olması gerekir. İşletmelerin yürüttüğü yenilik odaklı faaliyetler, Ar-Ge yatırımları ile artmaktadır. Ar-Ge faaliyetleri yoğun işletmeler genellikle yüksek başarı oranı elde ederler. Günümüzde, ancak yenilikçi 
işletmelerin rekabet üstünlüğünün olabildiği bir yapıda, işletmelerin Ar-Ge yatırımlarına gereken önemi vererek yenilikçi faaliyetlerini artırmaları başarı için anahtar unsur konumundadır.
Tüm gelişmiş ülkeler, Ar-Ge çalışmalarını yaygınlaştırmak, bilgi üretmek, nitelikli insan gücünü verimli bir şekilde değerlendirmek, geliştirip ürettikleri yüksek katma değerli ürünleri dünyaya pazarlayabilmek için ileri teknolojinin üretimi ve kullanımına önem vermekte ve bunun için Ar-Ge ve yenilik çalışmalarına 
büyük miktarda kaynak ayırmaktadırlar.
 
Ar-Ge ve yenilik yoluyla teknolojik bilgi üretilmesi, ürün kalitesi ve standartlarının yükseltilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve ülkemiz ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir 
yapıya kavuşturulması ülkemiz için de oldukça önem arz etmektedir. 
1990’lı yılların başından itibaren bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişim, üretim süreçlerinde verimliliğe ve rekabet gücüne önemli katkılar sağlamış, bilgi, üretim ve tüketim süreçlerinde 
en kritik faktör olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.Bilgi teknolojilerinin hızla gelişimi, bu gelişmelere aynı hızda ayak uydurabilecek bir toplum yapısını gerektirmektedir. Üretilen bilginin yaygınlaştırılması, 
kullanılması ve yönlendirilmesinde insan faktörü büyük önem taşıdığından, insan kaynakları bilgi toplumunun temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. 
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin ülkelerin ekonomik yaşamlarında giderek artan önemi dikkate alındığında; sektörün stratejik önemi daha da belirgin bir biçimde ortaya çıkmaktadır. 
Ülkemizin bilgi üretme, ekonomik ve sosyal alanda faydaya dönüştürme yeteneğini geliştirmesi, bilgi toplumuna dönüşümü sağlayabilmesi için yenilikçi, uluslararası alanda rekabetçi bir yapıda 
bilgi ve iletişim teknolojilerine sahip olması gerekmektedir.Günümüzde internet, bireylerin 
bilgiye ulaşmasını sağlayan en önemli altyapılardan biri haline gelmiştir. İnsanların genel olarak yaşam tarzlarını derinden etkilemekte olan bu teknolojinin her gün artan oranlarda kullanımı doğal 
olarak Bilgi Teknolojileri (BT) ürün ve hizmetlerine olan talebi de artırmaktadır. Bu anlamda, geniş kitlelerin edinebileceği kadar ucuz ve bu kitlelerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek kalitedeki internet 
erişim imkânları, BT sektörünün gelişimini hızlandırıcı bir faktördür.
Teknolojik gelişmenin önemli göstergelerinden biri de, üretilen bilginin ticarileştirilerek katma değere 
dönüştürülmesidir. Bu nedenle günümüzde bilgi ve teknoloji üretiminde üniversite-sanayi işbirliği ayrılmaz bir ikili haline gelmiştir. Bakanlığımızca, bu gerçeklerden hareketle Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesini ve üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirmesini hedefleyen beş ayrı program 
uygulanmaktadır: Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Sanayi Tezleri Programı, ArGe Merkezleri, Rekabet Öncesi İşbirliği Projeleri ve Teknogirişim Sermayesi Desteği’dir.
Yürütülen programlarla sağlanan kaynaklar Ar-Ge yoluyla teknolojiye, çıkan teknoloji ise yenilikçilik yöntemleriyle kazanca ve toplumsal refaha dönüştürülmektedir. Bakanlığımızca kurulmasına onay verilen Ar-Ge Merkezlerinde, önemli ölçüde Ar-Ge personeli istihdamı sağlandığı gibi ülkemizde GSYH’den Ar-Ge’ye ayrılan pay içerisindeki özel sektör oranı uzun yıllar sonra ilk defa yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır.
Aynı zamanda, teknoloji geliştirmede bir ülkenin en önemli itici gücü olan ve tüm dünyada yeni teknolojilerin geliştirilmesinde büyük pay sahibi olan genç girişimcilerimizin desteklenmesi 
amacıyla başlatılan Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı kapsamında 2011 yılı sonuna kadar 452 yeni ve yenilikçi işletmenin kuruluşu sağlanmıştır.
 
Dolayısıyla adı geçen programlarla; ülkemizin, kendi teknolojisini üreten, yenilikçilik ve Ar-Ge’nin önemini kavramış, rekabet gücü ve refah seviyesi yüksek bir ülke haline gelmesi, ileri teknolojiye ve yenilikçiliğe yönelik, katma değeri ve ihracat şansı yüksek olan ürünlerin geliştirilmesini hedef alarak üretilen 
bilginin katma değere dönüştürülmesini sağlamak, ülkemizde nitelikli girişimciliğin özendirilmesi, bu girişimciler tarafından uluslararası rekabet gücü olan, yenilikçi, teknoloji düzeyi yüksek ürün ve süreçleri 
geliştirebilen firmaların oluşturulması hedeflenmiştir.
 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak, yürütülen bu çalışmalarla girişimciliğe, yenilikçiliğe, bilimsel gelişmeye ve yüksek katma değerli teknoloji üretimine dayalı, bilgi tabanlı ve rekabetçi ekonomik 
yapısıyla dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasında yer alan bir Türkiye’nin oluşumunda öncü olmak vizyonu ile hareket ediyoruz..
 
Yasal Uyarı
İsfirmarehberi.com´da yer alan kullanıcıların oluşturduğu tüm içerik, görüş ve bilgilerin doğruluğu, eksiksiz ve değişmez olduğu, yayınlanması ile ilgili yasal yükümlülükler içeriği oluşturan kullanıcıya aittir. Bu içeriğin, görüş ve bilgilerin yanlışlık, eksiklik veya yasalarla düzenlenmiş kurallara aykırılığından İsfirmarehberi.com hiçbir şekilde sorumlu değildir.
Bizi Takip Edin !
Facebook Twitter Google Plus Linkedin Youtube Instagram