ISO BELGELENDİRME
Sektörler
İso Belgelendirme
Karbon Ayak İzi Hesalama
Taksim Danışmanlık Hizmetleri
Güncel Fuarlar
Önceki Sonraki
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
9-12 Eylül 2021
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe Saat: 10
Kurumsal Akademiler Konferansı
Kurumsal Akademiler Konferansı
24 Haziran 2021 | 14:00 - 16:4
Doğaya Saygı Sertifikası
Blog / Geçmişten Geleceğe Bilim ve Teknoloji Politikaları
Geçmişten Geleceğe Bilim ve Teknoloji Politikaları
 
Recep UZUNGİL Politika ve Strateji Daire Başkan V.
 
 
Sanayileşme Ekseninde Bilim ve Teknolojinin Geçmişteki Durumu Cumhuriyetin ilk yıllarında ulusal sanayi mütevazı boyutlarda, bilim ve teknoloji faaliyetleri ise yok denecek kadar az sayıdaydı. O döneme ilişkin durumu yansıtabilecek az sayıdaki güvenilir kaynaklardan birisi olan Sanayi Kongresi’ne (1930) sunulan raporlarda yer alan bilgilere göre sanayi sektörümüz; gıda, mensucat, deri, taş- toprak ve cam, orman, kimya, madencilik sektörü ile bu sektörlerin alt grupları olan kaytancılık, tarakçılık, kunduracılık, şapkacılık, suni çiçek ve sepetçilik, kendircilik, ıtriyat sanayi ile balıkçılık sektöründeki küçük imalathanelerden oluşmaktaydı.
 
1930’lı yıllarda bugün de olduğu gibi, sermaye azlığı ve bilgiye erişim güçlüğü, gündemi meşgul eden sorunlardandı. Aradan geçen zaman içerisinde devlet eliyle sanayileşme modeli benimsenmiş ve bu doğrultuda sanayi yatırımları yapılmaya başlanmıştır. Bu model 1970’li yıllara kadar devam etmiştir. Bu modelin uygulandığı dönemde, daha önceki dönemlerde olduğu gibi yerli sanayi ArGe ve bilim-teknolojiye yeterince önem verilmemiştir.
 
Sanayide Liberalleşme Sürecinin Bilim ve Teknoloji Politikalarına Etkisi 1980’li yıllarda Türkiye’nin piyasa ekonomisini benimsemesi ve ekonominin liberalleşme çabalarına girmesi ile gerek sanayi, gerekse bilim ve teknoloji faaliyetlerinde önemli gelişmeler kat edilmeye başlanmıştır. 1984 yılında yayımlanan 5’nci Kalkınma Planı’nın 4’ncü bölümünde,
 
Türk Bilim Politikası 1983-2000’de, bilim ve teknoloji alanındaki ilke ve politikalar belirlenmiştir. Bu aşama, Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanında yaptığı çalışmaların kilometre taşı olmuştur. 1983 yılında yapılan araştırma envanterinde; 879 araştırıcı (438 TZE) tespit edilmiştir. Bu dönemde sınai Ar-Ge harcaması ise 4,4 milyar TL olup, sanayi hasılatının yüzde 2’sine karşılık gelmektedir. Türk Bilim Politikası: 1983-2000, ana hatları ile incelendiğinde, ArGe harcamalarının GSYİH içindeki payının 1983 yılında yüzde 0,2 olan payının 1993’te yüzde 1’e, 2003 yılında ise yüzde 2’ye çıkarılması hedefinin benimsendiği görülmüştür. Ayrıca, bu dönemde Başbakan’ın başkanlığında Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun kurulmasına karar verilmiştir. Bu planda, Türkiye’nin yeni teknolojiler üretebilen ve geliştirebilen ilk 20 sanayi ülkesi arasına girmesi hedeflenmiştir.
 
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu ilk toplantısını 1989 yılında, ikinci toplantısını 1993 yılında gerçekleştirmiştir. 1990 yılında ise, bilim ve teknoloji politikasında daha aktif bir döneme geçilmiştir. Aynı yıl içerisinde, KOBİ’lerin etkinliğini artırmak amacıyla Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), 1991 yılında Dünya Bankası ile yapılan bir anlaşma kapsamında, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) kurulmuştur. İki sene sonrasında, bilim üretme iklimini geliştirmek amacıyla Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) ve 1994 yılında Türk Patent Enstitüsü’nün (TPE) kurulması bu süreçteki önemli aşamalardandır. Bilim ve Teknoloji Politikası: 1993- 2000’de, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içerisindeki payının yüzde 0,33’ten yüzde 1’e çıkarılması ve bu düzeyi aşması, özel sektörün payının yüzde 18’den yüzde 30’a çıkarılması, bilişim (bilgisayar, mikroelektronik, telekominikasyon teknolojileri) ve ileri teknoloji malzemeleri (biyoteknoloji, nükleer teknoloji, uzay teknolojisi) konularına öncelik verilmesi kararlaştırılmış ve bunun yanında TÜBİTAK vasıtası ile bilim ve teknoloji faaliyetlerinin desteklenmesi öngörülmüştür.
 
Günümüzde Bilim ve Teknolojideki Küresel Eğilimler 2000’li yıllara gelindiğinde, küreselleşmenin etkisi ile gelişmekte olan ülkeler ürün rekabeti ile uğraşırken; gelişmiş ülkeler rekabeti, teknolojik rekabet boyutuna taşımıştır. Bu yıllarda gerçekleşen ve teknolojik rekabete damgasını vuran gelişmeler nedeniyle, üretim maliyetlerinde, üretim süreçlerinde ve ürünlerin kalitesinde meydana gelen değişimler, ülkelerde mikro ve makro boyutta değişikliklere sebep olmaktadır.
 
Günümüzde küresel boyutta rekabet, doğal kaynaklardaki üstünlüklerden bilim, teknoloji ve inovasyon temelli üstünlüklere doğru hızlı bir değişim geçirmektedir. Yenidünya düzeninde yatırımlar, coğrafi sınırları aşmakta ve fırsatların fazla olduğu yerlere kaymaktadır. Klasik fırsatlar ve sübvansiyonlar gittikçe önemini yitirmektedir. Yatırımcılar, ülkenin demokratik yapısına, kültür düzeyine, iç pazarının büyüklüğüne ve bölgedeki etkisine varıncaya kadar birçok kriteri ön planda tutmakta ve değerlendirmektedir. Günümüz pazar koşullarında, gelişen internet teknolojileri ve lojistik imkânlar sayesinde, tüketiciler herhangi bir ülkeden istediği bir ürünü, internet yoluyla sipariş edebilmekte, hemen ertesi günü ise ellerinde bulabilmektedirler.
 
Bugün Van’da yaşayan bir tüketicinin Londra’daki bir mağazadan cep telefonu ya da bilgisayarı kullanarak herhangi bir ürünü Geçmişten Geleceğe Bilim ve Teknoloji Politikaları Recep UZUNGİL Politika ve Strateji Daire Başkan V. / Bilim ve Teknoloji Genel MüdürlüğüHAZİRAN 2012 9 satın alabilmesi, gelişen teknoloji ve lojistiğin pazar koşullarına yansımasının örneklerindendir. Bilişim teknolojilerine baktığımızda ise grup yazılımlarının ve veri tabanlarının paylaşılmasının mümkün olması, bir firmanın Ar-Ge merkezinin, fabrika yanında olması zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Küresel şirketlerin araştırma merkezleri, 7/24 esasına göre çalışmakta ve dünyanın farklı zaman dilimlerinde bulunan ABD, İngiltere, Hindistan ya da Çin gibi yerlerde Ar-Ge faaliyetlerini sürdürmektedir.
 
Günümüzde bilgi iletişim teknolojilerinin iş hayatında etkin kullanılmasıyla, Amerika’da Silikon Vadisi’nde çalışan bir bilgisayar mühendisinin, İstanbul’daki bir şirketin bilgisayarını uzaktan programlayabilmesi mümkün hale gelmiştir. Apple, Microsoft, Ford, Intel ya da Siemens gibi küresel şirketler temel araştırmalarını kendi ülkelerinde yapmakla birlikte, diğer ülkelerdeki Ar-Ge kapasitelerini ve imkanlarını kullanarak rakipleri karşısında daha güçlü olmak için mücadele vermektedir. Milyar Dolarlar seviyesinde ciro yapan bu şirketleri yaratan ekosisteme bakıldığında ise; bu şirketlere bilim ve teknoloji açısından sürekli besleyen güçlü üniversiteler, araştırma merkezleri gibi önemli altyapıların bulunduğu ve buralarda girişimcilik ruhunun yaygınlaştığı gözlemlenmektedir.
 
Günümüz Koşullarında Ülkemizin Bilim ve Teknoloji Politikası Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 3. Toplantısı 1997 yılında yapılmış olup bu toplantıda Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Politikaları Belgesi onaylanmıştır. Ayrıca bu süreçte Ulusal İnovasyon Sistemi’nin kurulması karara bağlanmıştır. Sonraki yıllarda hazırlanan Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi ile Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanında yetkinleşmesi, üreten, net katma değeri kendi beyin gücüne dayanarak artıran, küresel rekabet düzeyi yüksek, gelişmiş bir Türkiye hedeflenmiştir. Bilim ve Teknoloji politikalarına yön vermek amacıyla Vizyon 2023 belgesi hazırlanmış ve bu belgede, Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar Dolar ihracat yapması, dünyanın ilk 10 gelişmiş ülkesi içerisine girmesi hedeflenmiştir.
 
Bu hedefe ulaşmak üzere Ar-Ge harcamalarının GSYİH içerisindeki payının yüzde 3’e yükseltilmesi ve bu harcamaların 2/3’ünün özel sektör tarafından yapılması öngörülmüştür. 2001 yılına gelinceye kadar Bakanlığımızda “Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kurulmuş olsa da bilim ve teknoloji alanında yönlendirici ve katkı verici olarak ciddi bir etkinlik gösterememiştir. 2001 yılında 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, 2007 yılında Üniversite-Sanayi işbirlikleri ile yürütülen “San-Tez Programı”, 2008 yılında 5746 Sayılı Kanun “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesine İlişkin Kanunun yürürlüğe konulmasının ardından Bakanlığımız da TÜBİTAK, KOSGEB, TTGV, TÜBA vb. kurumlarla birlikte bilim ve teknoloji faaliyetlerinde etkin rol oynamaya başlamıştır.
 
2011 yılında Bakanlıkların yeniden düzenlenmesi çalışmaları kapsamında Bakanlığımız yeniden yapılandırılmış ve 635 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” adını almıştır. Bu değişiklik ile birlikte TÜBİTAK da Bakanlığımıza bağlanmıştır. Bugüne kadar dokuz kalkınma planı ve üç adet bilim ve teknoloji strateji belgesi hazırlanmış olup, hazırlanan bu politika belgelerinde bilim, teknoloji ve araştırma alanlarında bugüne kadar geçerliliğini koruyan etkin politikalar benimsenmiş ancak bu politikalarda benimsenen hedeflerin tümüne erişmek mümkün olamamıştır.
 
Ülkemizde Ar-Ge kapasitesinin geliştirilmesi ve kalkınmayı destekleyecek Ar-Ge ve Yenilik (İnovasyon) faaliyetlerine öncelik verilmesi için etkin bir Ar-Ge politikasının belirlenmesi ve bu politikanın uygulamaya konulması büyük önem arz etmektedir. Bu politikaları çağdaş gelişmelere uygun belirlemiş ve ısrarla uygulamış ülkeler mutlaka başarılı olmuşlardır. Bugün sanayide ileri gitmiş ülkeler bilim teknoloji politikalarını doğru belirleyip uygulayan ülkelerdir.
 
Son yıllarda İsrail, Kore, Güney Asya ülkeleri bu alanda en büyük başarıyı elde etmiş ülkelerdir. Bu çerçevede, genel bir değerlendirme yapıldığında, ülkemizin bilim ve teknoloji faaliyetlerine yönelik politikalar yetkinlikle belirlenmekle beraber, uygulamadaki yetersizlikler nedeniyle ancak 2000’li yıllardan itibaren bu politikaların etkin olarak uygulanması mümkün hale gelmiştir. Önümüzdeki dönemde, 2023 yılına kadar öngörülen hedeflere ulaşmada Bakanlığımıza önemli bir görev düşmektedir. Ülkemiz, bilim ve teknoloji konularında gerek kendi bünyesinde bulunan Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü, gerekse bağlı ve ilgili kuruluşlardan olan TÜBİTAK, KOSGEB, TPE aracılığıyla sanayimizin Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin geliştirilerek, geleneksel teknolojilerden ve üretim yöntemlerinden yüksek teknolojili uygulamalara evrilmesi ve daha rekabetçi bir yapıya kavuşturabilmesi için her türlü imkâna sahiptir.
 
Bilim, teknoloji ve inovasyon temelli bir ekonomik ve toplumsal dönüşümün sağlanmasında; bilim ve teknoloji politikalarının, geçmiş deneyimlerin ve başarılı ülke modellerinin iyi uygulamalarından yararlanılması, toplumun her kesiminde bilim, teknoloji ve inovasyon bilincinin geliştirilmesi, gerek kamu kurumlarının gerekse özel sektör firmalarının Ar-Ge ve inovasyon temelli politika tasarımlarını ekonomik faaliyetlerinin merkezine almaları, bilim ve teknoloji politikalarının hayata geçirilmesi ve küresel anlamda bir başarı yakalayabilmesi açısından önem arz etmektedir.
 
Yasal Uyarı
İsfirmarehberi.com´da yer alan kullanıcıların oluşturduğu tüm içerik, görüş ve bilgilerin doğruluğu, eksiksiz ve değişmez olduğu, yayınlanması ile ilgili yasal yükümlülükler içeriği oluşturan kullanıcıya aittir. Bu içeriğin, görüş ve bilgilerin yanlışlık, eksiklik veya yasalarla düzenlenmiş kurallara aykırılığından İsfirmarehberi.com hiçbir şekilde sorumlu değildir.
Bizi Takip Edin !
Facebook Twitter Google Plus Linkedin Youtube Instagram