Blog / İleri Teknolojilerde Üniversite Sanayi İşbirliği ve Kurumsal AR-GE Merkezleri: Sabancı Üniversitesi
İleri Teknolojilerde Üniversite Sanayi İşbirliği ve Kurumsal AR-GE Merkezleri: Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Deneyimi
Prof. Dr. Hasan MANDAL / Dr. Volkan ÖZGÜZ İleri Teknolojilerde Üniversite Sanayi İşbirliği ve Kurumsal AR-GE Merkezleri: Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Deneyimi
GİRİŞ
Dünyada ve ülkemizde ekonomik katma değerin artırılması ve refah düzeyinin yükseltilmesi için kaynakların etkin kullanılması, üretkenliğin artması ve özgün ürünlerle rekabet yeteneğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu alanda en önemli rol, temel araştırmadan uygulamaya geçişte, üniversite ve sanayi aktörlerindedir. Üniversite-sanayi işbirliği geleneksel yaklaşımdaki algılamadan daha kapsamlı bir ekosistemdir.
Bu ekosistemin paydaşları içinde temel bilimsel araştırmalar, öğrenciler, üniversiteler, üniversite Ar-Ge merkezleri, girişimciler, kuluçka merkezleri, teknoparklar, teknoloji transfer ofisleri, fikri mülkiyet politikaları, sektörel dernekler, sanayiciler, sanayi ArGe merkezleri, tüketiciler, fon kuruluşları, bilim ve teknoloji politika belirleyiciler olarak sayılabilir. İleri teknolojilerde uygulama alanı çok geniş ve yenileşim kolay gibi gözükse de gerçekte oldukça güçtür. Bu teknolojiler geleneksel yaklaşımları bozucu olduklarından dirençle karşılaşabilirler.
Hızlı değişen teknolojilerin gereksinimleri, yavaş değişen sanayi veya akademik organizasyon davranışları ile örtüşemeyebilir. Esnek ve değişime açık yönetişim yaklaşımları başarılı sonuca ulaşmakta önemli hale gelir. Takım çalışmasında ve işbirliklerinde disiplinler ve kültürlerarası uyumsuzluklar öne çıkabilir. İleri teknolojiler yüksek yatırım, yeni teçhizat gerektirir.
Uygulayıcı yönünden ise yenilikçilik – girişimcilik, yeni ürünlerde belirsizlikten dolayı daha risklidir. Uygulayıcılar farkında olmadan “tekrarlayıcı” ürünleri geliştirebilirler veya eski ürünlerin yeni gibi gösterilmesi yoluna gidebilirler.
Yenilik için Ar-Ge çalışmalarına daha fazla önem verilmesi ise etkin kullanılabilecekten daha fazla Ar-Ge gereksinimi sonucunu doğurabilir. İleri teknolojilerde araştırmadan uygulamaya geçişte yönetişim farkları da vardır. Araştırmada doğal olarak belirsizlikler vardır.
Araştırmanın doğal özelliği, ne yaptığının bilinmemesi, ayrıntılı planlama yapmaya olanak verememesidir. Araştırma hatalar yaparak öğrenilir, sabır ve sebat gerektirir. Araştırmanın bütçesi belirsizdir. Tekrarlar, belirsizlikler, doğal olarak yapılan hatalar devamlı ve az kurallı, esnek destek gerektirebilir.
Bu kapsamda Ar-Ge yönetiminin temelini “Başarısızlık Yönetimi” oluşturur. Diğer yandan uygulamaya geçmek, yeni ürün için ise kullanıcıların istediği ürünü veya pazar yaratıcı yenileşimi yapmak için sınırlı bir zaman vardır (window of opportunity). Zamanında, verilen bütçe içinde kalarak sonuca ulaşmak ise “başarı odaklı“ yönetim modelleri içinde yapılabilir.
Sonuçta ileri teknolojilerden uygulamaya geçiş gereklidir ama yüksek risk içerir. Temel araştırmalar, geleceğin teknolojilerine geçiş, yüksek riskli yatırımlar, stratejik uygulama alanı seçimi gibi konularda uzun dönemli strateji ve politikalar ile kamu kaynak desteği, sistemin ayrılmaz parçalarıdır. Destek sistemi konularında yetkin ve sinerjik etkileşim içinde olan değişik araçları ve kurumları içermelidir. Destek programlarının olması başarı için yeterli bir unsur değildir.
Araştırmadan uygulamaya geçiş yıllar süren uzun bir süreçtir. Temel bilimsel araştırmaları desteklemenin yanı sıra ortaya çıkan fikirleri ve kazanımları daha da fazla desteklemek gerekir. Uzun vadeli politika ve stratejiler ancak uzun soluklu ve sürekli programlarla yürütülebilir. Üniversite ve sanayi arasında uzun dönemli işbirliği ve teknoloji geliştirme süreçleri karşılıklı güven esasında sürdürülebilir.
Üniversitelerin yetkinlikleri, insan kaynakları, teknolojik araştırma altyapılarının yanında sanayinin doğru ve kendi içinde uyumlu taleplerle birleştirilmesi ile ancak başarıya ulaşabilir. Sistemin ayrılmaz parçası olan yaratıcı düşünceye sahip yenilikçi araştırıcılar ancak doğru hedefleri olan üniversiteler tarafından sağlanabilir. Teknoloji geliştirme süreçlerini sağlamak üzere teknoparklar, teknoloji transfer merkezleri, kuluçka merkezleri süreci tamamlamak için oldukça önemlidir.
Dolayısıyla üniversiteler bu araçlarla yakın çalışma içinde temel bilimsel çalışmaları teknolojik geliştirme çabaları ile beraber yürütmelidirler. Bu açıdan değerlendirildiğinde, temel bilimsel ve uygulamaya dönük çalışmaların eğitim çalışmalarına paralel yürütüldüğü kurumsal Ar-Ge merkezlerine gerek olduğu kaçınılmazdır. Bu kapsamda, Bayhan ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, ileri teknolojiden uygulamaya geçişte, ülkemizde dünya eğilimlerini en fazla takip eden eğilimin kurumsal araştırma birimleri olduğu tespit edilmiştir * .
Ülke kalkınmasında üniversitelerin önemli bir aktör haline getirilmesi için bu merkezlerde sanayi ile ortak ArGe faaliyetler özendirilmeli ve etkin çalışmaları sağlanmalıdır. Etkin çalışmanın sağlanması, geçiş sürecinin anlaşılmasını ve doğru yönetilmesini gerektirir. İleri teknolojilerde araştırmadan uygulamaya geçişte çok katmanlı bir yapı vardır. Genelde kabul edilen katmanlar, temel bilim katmanı, destekleyici teknoloji katmanı, mühendislik, uygulama ve sistem katmanı olarak tanımlanabilir. Bu katmanlar arasında birleştirici tematik Ar-Ge için üç katmanda da çalışma gereklidir. Tüm disiplinler arası paydaşların beraber çalışması – öğretim üyesi, sanayideki araştırmacı ve öğrenci katkısı – takım bilimi olarak özetlenebilir. Ancak takım çalışması ile bu katmanların birleşiminden önemli sonuçlar elde edilebilir.
ÜNİVERSİTE AR-GE MERKEZLERİNDEN TEMEL BEKLENTİLER
Kamu politika belirleyicileri ve sanayi temsilcileri ile yapılan temaslarda temel araştırmadan uygulamaya geçişte öne çıkan talepler şöyle sıralanabilir:
1. Bilimden katma değerli uygulamaya geçişte aralığı kapatmak için stratejik Ar-Ge köprüsü
2. Ortak kullanıma açık, teknik yetkinliği yüksek altyapı
3. Üniversiteden sanayiye geçişte özerk yönetişime sahip bir arayüz
4. Zamanında ve katma değeri yüksek çıktılar
5. İsterlere cevap verebilecek ‘araştırmacılar’
6. Performansa dayalı başarı ölçütleri Talep edilen Ar-Ge köprüsü üniversiteler içinde veya çevresinde oluşturulacak kurumsal araştırma birimleri - Ar-Ge merkezleri - tarafından sağlanabilir.
Üniversite ve Sanayi Ar-Ge’si birbirlerinden farklı hızlarla dönen farklı büyüklüklerde iki çark gibidir. Bu çarkların beraberce dönmesini sağlayacak birleştirici, kendi özerkliği ve kimliği olan arayüzler gereklidir. Bu merkezlerin en temel işlevleri temel bilim seviyesinde olan ilk düzeydeki teknolojik yeterlik düzeylerini (technology readiness level) sanayi kullanıcılarına yaklaştırmak ve orta düzeylere getirmektir.
Bu şekliyle merkezler akademik – sanayi araştırmaları arasındaki düzey ve zaman farklarını birbirine yaklaştıran (senkronizasyon) bir arayüz oluşturur. Bu merkezlerin yönetiminde gerekli olan özellikler arasında en önemlisi üniversite yapısının içinde etkin ve odaklı, birleştirici ve tetikleyici yaklaşım ve katalizör işlevidir. Üniversitenin en büyük katkısı ortak zeka ve kendi alanlarında yetkin akademik araştırıcılar olduğu için, öğretim üyelerinin ve araştırmacıların etkin katılımları başarı için gereklidir.
Diğer yandan, sanayi paydaşlarının merkez yönetime etkin katılımı, doğru uygulama alanlarına odaklanma ve etkin sonuca ulaşmayı sağlar. Merkezlerin değerlendirilmeleri ve yönetsel süreklilikleri için şeffaf ve gelirleri, giderleri takip edilebilen bir işletme modeli uygulanmalıdır. Ortak akıl yöntemi ile çalışıyor olmak ve dolayısıyla ülke kaynaklarının etkin kullanımı için akademik işbirlikleri ve diğer araştırma kurumları ile üniversitelerin kullanımına açık bir yapılanma gerektirir. Sonuçların sanayi ve diğer kullanıcı–girişimci paydaşlara aktarılması için, Teknoloji Transfer Ofisleri ile ticarileşme için yakın çalışma bir diğer özelliktir. Belirlenen bu talepler, Sabancı Üniversitesi, Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinin (SUNUM) yönetişim modelinin oluşturulmasında göz önüne alınmıştır.
SABANCI ÜNİVERSİTESİ NANOTEKNOLOJİ ARAŞTIRMA ve UYGULAMA MERKEZİ (SUNUM)
Sabancı Üniversitesi, Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi -SUNUM- Sabancı Üniversitesinin duvarsız ve disiplinlerarası yaklaşımı ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinin (MDBF) bilimsel ve teknik açıdan yetkin öğretim üyesi kadrosunun oluşturduğu temel üzerinde, Kalkınma Bakanlığı ve Sabancı Vakfı’nın katkılarıyla kurulmuştur. SUNUM uygulama esaslı nanoteknolojik araştırma altyapısı -bina ve donanım- içerir.
SUNUM, enerjiyi etkin kullanan, çevreci, yeşil, LEED ve BREEAM belgelerine sahip 7368 m2 ’lik özgün ve öncü tasarımlı bir merkez binasına sahiptir. SUNUM çift çevre dostu belgeli ülkemizdeki ilk binadır. Merkez binası insan hücresinden esinlenmiş özgün bir mimariye sahip olup binanın yapımında modern inşaat teknikleri kullanılmıştır. Ayrıştırılmış havalandırma sistemleri değişik laboratuarlarda üstün koşullarda ve güvenli araştırmalar yapılmasına olanak sağlamaktadır. Araştırma laboratuarlarının bulunduğu iç binada, temeli ayrıştırılmış, her türlü titreşim ve gürültüden olabildiğince arındırılmış özel bir bölge bulunmaktadır.
Bu bölgede tek tek atomları görüntülemek ve nanometreden daha küçük çözünülürlüklere ulaşabilen cihazlar yer almaktadır. Atomik çözünürlüklü elektron ve atomik güç mikroskoplarından, DNA sekanslamaya, çok yüksek frekanslarda ölçme yapabilecek yankısız odaya, hücre içine bakabilen ve bileşenlerini ayrıştırabilen cihazlara ve hücre kültürüne kadar birçok disiplinde üstün hizmet verebilecek cihazlar bulunmaktadır.
Bu laboratuarlar MDBF de bulunan geniş laboratuar olanakları ile birleşerek hemen her türlü nanoteknoloji ve mikroteknoloji araştırması yapmaya olanak sağlamaktadır. SUNUM tüm akademik ve sanayi kullanıcılarına açıktır. SUNUM’da iki yıl içinde önemli işbirlikleri oluşturulmuştur. Sanayi işbirliklerinde stratejik hedef 5746 Sayılı Kanunla Kurulan Sanayi Ar-Ge Merkezleri ile birlikte çalışmak olup stratejik işbirliklerinin amacı sadece proje yapmak değil, karşılıklı kazan-kazan esasına bağlı ve güven unsuruna dayalı, uzun vadeli, geniş kapsamlı işbirlikleri oluşturmak yani ilgili Ar-Ge merkezinin iyi bir çözüm ortağı haline gelebilmektir.
SUNUM’un giriştiği Ar-Ge ortaklıklarının içinde rekabet öncesi konsorsiyumlar ayrı bir önem taşır. Rekabet öncesi konsorsiyumlar sanayi kuruluşları, meslek birlikleri, benzeri merkezler ve/veya diğer akademik kuruluşlarla beraber gerçekleştirilir. Akademik işbirliklerinde ise amaç diğer üniversite ve araştırma merkezleri ile beraber çalışarak, sanayi paydaşlarına geniş kapsamlı çözümleri sunabilmektir. Araştırma işbirliği ve işletim deneyimlerinin paylaşımı, laboratuar olanaklarının ortak kullanımı ve özellikle birbirlerini tamamlayıcı cihaz seçimi gibi konular bu işbirliklerindeki yaklaşımın önemli göstergeleridir.
İşbirliğinin boyutu sadece ülkemiz ile değil yurtdışındaki bu alana da kendi konularında öncü araştırma merkezlerini de içerir. SUNUM’da araştırmalar üniversitede kritik insan kaynağının bulunduğu tematik alanlarda odaklanılmıştır. Temel yaklaşım uygulamalı araştırmaya yöneliktir. Bu alanların insan odaklı ve nanoteknolojilerde son yıllarda gündeme gelen iş ve çevre güvenliğini ve “yeşil” nanoteknoloji yaklaşımları temelinde yapılmaktadır. Bu alanlar içinde MDBF’de devam eden Enerji, Çevre ve Su, Savunma uygulamaları SUNUM’un gelişmiş altyapısı ile yeni ivme kazanmaktadır. Yeni odak alanları olarak ise yakın vade de yapısal malzemeler (örnek olarak nanoteknolojileri kullanan yüksek özellikli kompozit paneller ve tıbbi malzemeler), orta vade uygulama alanı olarak gıda ve ziraat seçilmiştir.
Uzun vade uygulama alanı ise sağlık ve nano-biyo teknolojidir. Bu alanlarda malzeme ve altyapı taşlarından başlayarak, sektörel uygulamalara kadar farklı aşamalarda Ar-Ge çalışmaları yürütülmektedir. Araştırmanın en önemli temel değeri olan araştırmacı insan kaynaklarının geliştirilmesi de SUNUM’un öncelikli alanları arasında yer almaktadır. Akademik girişimciliğin desteklenerek öncü teknoloji şirketleri oluşturulması da sunumun kısa vadedeki hedefleri arasındadır.
Özetle SUNUM teknolojide öncü, ülkemizin bilim ve rekabet gücünü artıran, uygulama sırasında köprü oluşturan, disiplinlerarası bir arayüz oluşturarak bir “İnovasyon Kampüsü ” modeli hedeflemektedir. SUNUM hızlı ve gelişmiş teknolojilerin yönetimine elverecek düzeyde ve üniversite ve sanayi arasında bir arayüz oluşturacak bir yapılandırma içinde kurulmuştur. Yönetim yaklaşımında merkez direktörü ile beraber çalışacak üniversite proje yürütücülerinden ve öğretim üyelerinden oluşan bir Koordinasyon Kurulu, yurtdışındaki ve ülkemizdeki uzmanlardan oluşan bir Yönlendirme Kurulu ve yine yurtdışı uzmanlardan oluşan bir Değerlendirme Kurulu oluşturulmuştur (Şekil 1).
Bu kurullarda sanayiden de temsilcilerin olması sanayi ile olan ilişkilerinin sağlanmasında önemli katkılar sağlamaktadır. Direktör, nanoteknoloji konusunda özellikle uygulama süreçleri açısından deneyime sahip bir profilden seçilmiştir. Koordinasyon Kurulu, merkezin etkin çalışması için Direktörle yakın çalışacak, üniversitedeki konuyla ilgili temel araştırma alanlarının temsilcileri, idari ve araştırma yönetiminin temsilcilerinden oluşur.
Koordinasyon kurulu kullanım kurallarının oluşturulması, izlenmesinde, uygulamaların etik, bilimsel ve prosedürlerine uygun olmasında, direktöre destek verir. Yönlendirme Kurulu; özel sektör kuruluşlarında çalışan, nanoteknoloji konusunda tecrübeli kişiler arasından Merkezin uzun vadeli teknik ve yönetim politikalarını, sanayi ilişkilerini yönlendirmek üzere seçilmiş önderlerden oluşur. Yönlendirme Kurulu, Merkezin 5-10 yıllık vizyonu, uygulama alanları ve çalışma yaklaşımı için Rektör ve Direktöre önerilerde bulunur, merkezin çalışmasını bağımsız olarak değerlendirir, programları gözden geçirir, teknoloji transferi, uygulama alanları ve ticarileşme için yönlendirme yapar, stratejik ortaklıkların seçimi ve oluşturulmasında Direktöre önerilerde bulunur.
Uluslararası Değerlendirme Kurulu ise uluslararası alanda ilgili anabilim dalları, üniversiteler, enstitüler, araştırma merkezlerinde, şirketlerde öncü vizyon belirleyici, uzun vadeli bilim ve teknik politikalarını belirleyici, konumda bulunan veya nanoteknoloji alanlarında araştırma ve üretim yapan yabancı özel sektör kuruluşlarında çalışan ve/veya nanoteknoloji konusunda tecrübeli kişilerden oluşmuştur. Uluslararası Değerlendirme Kurulu merkezin faaliyetlerinin bağımsız, bilimsel teknik ve yönetim konularında performans değerlendirmelerini dünya standartları uygunluğu üzerine yapar ve gerekli önerilerde bulunur. SUNUM üniversitenin araştırma süreçlerinin yönetildiği Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörlüğü ile yakın çalışmaktadır.
Proje Geliştirme Ofisi, SUNUM’a projeler için kaynak bulmakta, gerçekleşen projelerin idari ve mali yönetim desteği proje yönetim ofisince sağlanmaktadır. Sanayi paydaşları ile olan ilişkiler ve fikri mülkiyet yönetimi ise Teknoloji Transfer Ofisi tarafınca karşılanmakta olup FM Yönetiminde sanayinin ihtiyaçlarına uygun esnek modeller uygulanmaktadır. Merkez fikri mülkiyetini TTO ve bilginin girişimcilik yöntemi ile ticarileşmesinde arayüz olarak kurduğu İnovent A.Ş. aracılığı ile doğrudan veya dolaylı maddi değer haline dönüştürür. Merkezin muhasebe, idari, hukuki ihtiyaçları üniversitenin var olan altyapı ve insan kaynakları tarafından karşılanır ve bu şekilde hem birimler arası koordinasyon, hem de etkin kullanımla maliyet indirimi sağlanır.
Merkezde belirlenen başarı ölçütleri arasında teknik ölçütler olarak alınan projelerin sayısı ve çeşitliliği, patentler, yayınlan makaleler, başlatılan stratejik işbirlikleri sayısı, alt yapının kullanım oranları (özellikle kurum dışı ve sanayi odaklı), teknolojide öncü insan kaynakları yetiştirilmesi, kurulan firma sayısıdır. Merkezin finansal başarı ölçütü proje, servis, ortaklık payı, patent satış gibi gelirlerdir. Bir diğer ölçüt ise gelirin gideri karşılama oranıdır. Gelir ve giderlerin takibini kolaylaştıran idari ve hukuki altyapı bu açıdan oldukça önemlidir. Akademik girişimciliğin ve ekonomik değer üretmenin ölçütü ise kurulan şirketler ve ortaklıkların sayısıdır. Son olarak da sunulan hizmetlerdeki memnuniyet yani – kalite – ölçütüdür. Bu açıdan merkezin ISO gibi uluslararası kalite belgelendirme sistemleri içinde yer alması, ilgili laboratuarlarının “Good Manufacturing Practices – GMP” gibi akreditasyon ile donatılması hedeflenmektedir.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Yüksek teknolojilerde sürdürülebilirlik, merkez yönetiminin gelir ve giderlerini yakın takip edebilmesini gerektirir. Ancak ikame amaçlı maddi destek mutlaka gereklidir. Genelde dünya üzerinde en yetkin ve yerleşik merkezlerde dahi işletim giderlerinin yüzde20-30 kadarını kamudan ikame amaçlı olarak sağlamaktadır. Bu kapsamda benzer yaklaşımla yakın zamanda Kalkınma Bakanlığının öncülüğünde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve YÖK ile birlikte geliştirilen kanun taslağı çalışması ülkemizde de bu tür merkezlerin sürdürülebilirliği açısından oldukça önem taşımaktadır.
Bilimsel ve teknolojik sürdürülebilir gelişme için araştırma işbirlikleri ve işletim deneyimlerinin paylaşımı, laboratuar olanaklarının ortak kullanımı ve özellikle birbirlerini tamamlayıcı cihaz seçimi gibi konulara özen gösterilmelidir. Burada bir merkez-uydu (Hub-and-spoke) modeli, birkaç büyük merkez, bunların çevresinde daha küçük gelişmekte olan merkezler yapılanması gereklidir. Yenileşim-inovasyon yapısının tüm paydaşlarının birlikte ve birbirlerini tamamlayan yapıda çalışmaları zorunluluktur.
İşbirlikleri sadece bir düzeyde kalmamalı, üniversiteler ve yeni kurulan sanayi Ar-Ge merkezleri, kuluçka merkezleri ve teknoparklar arasında birbirlerini tamamlayıcı işbirlikleri oluşturulmalıdır. Kuluçka merkezleri ve teknoparklar ile işbirlikleri, dengeli Fikri Mülkiyet vurgusu, Yenilikçiliğe yönelik ticarileştirme vurgusu, işbirliğine yönelik rekabet ve rekabet öncesi işbirliği devamlılık için sağlanabilmelidir. Kalkınma Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Mükemmeliyet/ Tematik İleri Araştırma Merkezleri ArGe ve yenilik yoluyla teknolojik bilgi üretilmesi, rekabet öncesi işbirlikleri için en önemli aktörlerdir. Bu merkezlerde teknik yetkinliği yüksek Ar-Ge personeli ve nitelikli işgücü yetiştirilmesi, ülke ve bölge öncelikleriyle uyumlu, seçilmiş alanlarda birlikte çalışma ortamı oluşturmak üzere yönetim şekli ve sürdürülebilir işletme modeli, birbirlerini mükemmel tamamlayan işlevler ve hedeflere ulaşırken kaynakların etkin kullanımı için gereklidir. Üniversitelerimiz ve araştırma merkezlerimiz ekonomik değer yapısının ayrılmaz parçalarıdır.
ArGe merkezlerimizin çalışmalarında faydalı sonuca odaklanmak, uygulama vurgusunu yapmak ekonomik değer yaratmak için kaçınılmaz gerekliliktir. Zor ve yüksek maliyetli teknoloji geliştirme çalışmalarında, rekabet öncesi işbirliği yapmak, yani birden fazla uygulamanın ortak teknolojilerini ortak geliştirmek, tüm paydaşların maddi kaynaklarının etkin olarak kullanılmasını sağlayacaktır. Bu merkezlerden beklenen çıktıların arasında merkezin uzmanlık alanına göre nitelikli insan kaynaklarının yetiştirilmesi de yer almaktadır. Bu kapsamda Sektörel Lisansüstü Programı, ilgili üniversite ve sanayi Ar-Ge Merkezleri birlikte çift danışman (akademi ve sektörden), yönetiminde, bütçenin yüzde25’i firma tarafından karşılanarak sağlanması ile karşılanabilir. Öğrencinin mecburi hizmet ve şirketin istihdam garantisi, akademik programdan farklı ve tanınırlığı olan bir ders planı bu planın parçaları olmalıdır.
Araştırma merkezi olan akademik kuruluşlara tematik sanayi odaklı kürsüler programı yeni bir yapılanma olarak sağlanabilir. Bu yaklaşım, işletmelerin üniversite ve araştırma merkezleri ile stratejik ve uzun vade işbirliklerini özendirmek için kullanılabilir. Kürsü alanları ülkenin seçilen stratejik alanlarında, işletmenin öncelikleri ve araştırma kuruluşunun güçlü yönlerini eşleştirerek seçilebilir. Kaynak devlet ve işletme tarafından ortak olarak sağlanabilir.
Üniversite-Sanayi İşbirliğinde en önemli etken birbirini tanımadır. İşbirliklerinde birleştirici yaklaşım ve model – Üniversite, Sanayi ve Kamu Paydaşlarının özerk bir yönetime etkin katılımı ile sağlanabilir. Bu süreçte sabır ve karşılıklı güven, başarıya destek, başarısızlığı yöneterek devre dışı bırakma başarı için gereklidir