1. Giriş
Hollanda Hastalığı (Dutch Disease) kavramı ilk kez 1970’lerde The Economist dergisi tarafından ortaya atılmıştır (Ueno, 2010). Öngörülebilir veya öngörülemez şoklar (yeni bir doğal kaynağın keşfedilmesi, herhangi bir emtianın (commodity) uluslararası fiyatının artması veya sermaye akımı) ile bir ülkenin üretim yapısının değişmesi veya üretim kaynaklarının verimli sektörlerden verimsiz sektörlere akması olarak tanımlanabilecek Hollanda hastalığı, özellikle kırılgan ekonomiler için tekrar gündeme gelmiştir.
1960’lı yıllarda Hollanda’nın Kuzey Denizi’nde büyük doğalgaz kaynaklarını keşfetmesi ile üretim yapısının ve imalat sanayi rekabet gücünün zarar görmesi üzerine geliştirilen bu kavram, aynı zamanda kaynak laneti (resource curse) olarak da tanımlanmaktadır (Stiglitz, 2012). Kısa vadeli sermaye akımları (sıcak para) ile ticarete konu sektörlerde duraksama veya daralma yaşayan günümüz yükselen ekonomileri söz konusu Hollanda hastalığının mutasyona uğramış farklı bir yapısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle, 2008 Eylül’ünde 158 yıllık yatırım bankası Lehman Brothers’ın batması ile başlayan kurtarma fonları ve parasal genişleme , yükselen ekonomilerin kırılganlıklarını besleyici, tasarruf açıklarına çare olmayan yatırımlara sebep olmuştur. Bu yüzden, bu makalede, Türkiye için bir Hollanda hastalığı olan kısa vadeli sermaye girişlerinin (sıcak para) ve ucuz kredinin 2006-2012 döneminde verimli sanayi alanlarını nasıl etkilediği anlatılacak; doğrudan yabancı ve geleneksel sanayicilerin yatırımlarının ticarete konu olmayan sektörlere yönelişi verilerle desteklenecek ve çıkış yolları üzerine öneriler sunulacaktır (İsmail, 2010).
2. Hollanda Hastalığı ve Sanayisizleşme
Hollanda’da 1960’larda doğal kaynaklara konu olan sektörlere aktarılan sermaye ve işgücü ile doğal kaynaklara dayalı ihracatın artması neticesinde ihracat yapısının bozulduğu ve üretim faktörlerinin imalat sanayinden yükselen sektörlere (booming sectors) kaydığı bilinmektedir (Bruno ve Sachs, 1982).
Hollanda hastalığının ülkelerin üretim ve ihracat yapısını bozması ampirik olarak da pek çok çalışmaya konu olmuştur. Spatafora ve Warner tarafından 1995 yılında yapılan çalışmada, ticaret hadlerinin yükselmesinin doğal kaynak zengini ülkelerin ulusal paralarında değer artışlarına neden olduğu ifade edilmiştir (Spatafora ve Warner, 1995). Ayrıca, Sachs ve Warner tarafından yapılan bir başka çalışmada, doğal kaynak bolluğunun büyüme üzerinde negatif bir etki sergilediği gözlemlenmiştir. Özellikle, 1970-90 yılları arasında seçilmiş ülkelerin GSYİH içinde doğal kaynaklara dayalı ihracatının % 10 artmasını azalan imalat sanayi ihracatları ile ilişkilendirmiş ve GSYİH’da %0,4-0,7 daha az kişi başına büyüme bulgularına erişmiştir (Sachs and Warner, 2001).
Farklı yaklaşımlarla da olsa Hollanda hastalığından bahsedildiğinde üç sektör ön plana çıkmaktadır: Doğal kaynaklara dayalı sektörler (madencilik, doğalgaz, petrol vb.), ticarete konu olan sektörler (uluslararası ticarete konu olabilecek mal ve hizmet çıktıları olan tarım ve imalat sanayi) ve ticarete konu olmayan sektörler (sağlık, eğitim, perakende, inşaat vb. içeren hizmetler sektörü). Bu üç sektörden ikisinin (doğal kaynaklara dayalı ve ticarete konu olan sektörler) fiyatları uluslararası piyasada belirlenirken, ticarete konu olmayan sektörler ulusal piyasada fiyatlanmaktadır (Brahmbhatt et all, 2010).
Ülkeler arası göreli fiyat ve maliyet gelişimi hakkında bilgiler veren reel efektif döviz kuru, ticarete konu sektörlerin ticarete konu olmayan sektörler cinsinden göreli fiyatlarını verir. Diğer bir ifadeyle, reel efektif döviz kuru, ülkelerdeki fiyat değişimlerini göz önüne alarak, ulusal paranın reel satın alma gücünü yansıtır. Kısa vadeli sermaye girişleri ile reel efektif döviz kurunun düşmesi ulusal paranın değerini artırırken, tüketim artmakta, ticarete konu olmayan mal ve hizmetlere de talep artmaktadır. Bu sarmal, ulusal ekonomide ücretlerin yükselmesi ile devam etmekte, uluslararası piyasalarda fiyatları belirlenen ticarete konu sektörlerde kâr marjı giderek azalmaktadır. Rekabet gücü düşen imalat sanayinde çıkışların görüldüğü bu süreci aşağıdaki şekil ile açıklamak mümkündür.