ISO BELGELENDİRME
Sektörler
Taksim Danışmanlık Hizmetleri
İso Belgelendirme
Karbon Ayak İzi Hesalama
Güncel Fuarlar
Önceki Sonraki
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
WorldFood Türkiye’nin En Büyük Gıda Fuarı
9-12 Eylül 2021
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
Provimes Web ve Mobil Kurulum ve Kullanım Eğitimimize Davetlisiniz.
03 Haziran, Perşembe Saat: 10
Kurumsal Akademiler Konferansı
Kurumsal Akademiler Konferansı
24 Haziran 2021 | 14:00 - 16:4
Doğaya Saygı Sertifikası
Blog / Kalkınma Sürecinde Türkiye
Kalkınma Sürecinde Türkiye
 
Sinan Borluk / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Kalkınma Sürecinde Türkiye
 
 
 
Kalkınma kavramı genellikle büyüme kavramı ile karıştırılmakta olan bir kavramdır. Oysa temelde birbirleriyle ciddi ilişki içinde olmakla birlikte, birbirlerinden farklı kavramlardır. Büyüme, bir ülkenin/bölgenin üretim değerinin (hacim ya da değer olarak) artması durumunu ifade etmektedir. Kalkınma ise farklı içeriklere sahip endeks hesaplamaları ile belirlenmektedir. Kalkınma alanında ünlü iktisatçı AMARTYA SEN’in 1990 yılında yaptığı çalışma sonrasında Birleşmiş Milletler bir endeks değeri hesaplamakta ve bunu UNDP HDI olarak yayınlamaktadır. İnsani kalkınma endeksi (HDI) üç alanda hesaplanan endeksi içermektedir. Daha doğru bir anlatımla üç alanda hesaplanan endekslerin geometrik ortalamasından oluşmaktadır. Bu üç endeks hayat beklentisi endeksi, eğitim endeksi ve gelir endeksidir. Bu endeksler kendi içlerinde “doğumda beklenen yaşam süresi”, “ortalama okula devam yılı”, “beklenen okula devam yılı” ve “satın alma gücü paritesine göre brüt GSMH” gibi belirgin değişkenler kullanılarak hesaplanmaktadır. Bu değişkenleri etkileyen faktörler ise doğrudan sağlık ve eğitim yatırımları ile fiziki ve beşeri sermaye yatırımları ile ilişkilidir. Bir başka anlatımla, insani kalkınmışlık düzeyinin artırılması için temel sosyal yatırımlar yapılmalı ve ayrıca üretimi artırıcı nitelikte yatırımlar gerçekleştirilmelidir.
 
Türkiye insani kalkınma endeksi 2012 yılı sıralamasında Kolombiya ve Sri Lanka’nın üstünde Ermenistan ve Ekvatorun altında 90. sırada yer alırken, 2013 yılında ise büyük bir ilerleme göstererek 69. sıraya kadar yükselmiştir. Oysa Türkiye cari fiyatlarla GSYİH sıralamasında dünyada 19. satın alma gücü paritesine göre de dünyada 16. sıradadır. Türkiye’nin 2000’lerin başında yaşadığı krizler sonrası yakaladığı yüksek tempolu büyüme eğilimi, ekonomide gerçekleşen genişlemenin daha fazla büyüme için kaynak oluşturduğunu göstermektedir. Ancak kalkınma için bir diğer önemli ayak olan sosyal yatırımlar alanı aynı oranda fonlanmamaktadır. Bu durumun temel nedeni, yeterli oranda katma değer üretilememesidir.
 
Sosyal yatırımların da fonlanması için kişi başı üretilen katma değerin artması gerekmektedir. Türkiye için eğitim ve sağlık alanındaki gelişmeler incelendiğinde, eğitimde okul sayısının öğrenci sayısı artarken azaldığı, sağlıkta ise sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranının kabaca aynı kaldığı gözlemlenmektedir. Bu durumun çok yüksek oranlı büyümenin tecrübe edildiği yıllarda gözlemlenmesi, yaratılan katma değerin tümüyle büyüme dinamiği olarak kullanıldığının göstergesidir.
 
Büyümenin girdisi olarak kullanılan katma değerin bir kısmının sosyal yatırımlara dönüştürülmesinin önemi yüksektir. Sağlıklı ve eğitimli bir nüfusa sahip toplumların daha yüksek emek verimliliği oranlarına sahip oldukları bilinmektedir. Yine iş ortamında yapılan işçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımlarının, iş yaşamı kalitesi yatırımlarının vb harcamaların yüksek verimlilik sonucunu doğurduğu gözlemlenmiştir. Bu alanda en belirgin örnekler İskandinav ülkeleri ile orta ve kuzey Avrupa ülkeleridir.
 
Yüksek verimliliğin anlamı kişi başı üretilen katma değerin artmasıdır. Bu durumun da ortaya daha fazla kaynak çıkarma sonucunu doğurmaktadır. Bu noktadan sonra ülkeler açısından önemli bir yol ayrımı söz konusudur. Liberal ekonomilerde, yaratılan her fazla kaynak ve ücrete yansımayan tüm verimlilik artışları, sermaye için tasarruf ya da yatırım anlamına gelmektedir. Sosyal yatırımlar, özel girişimler açısından öncelikli alanlar olmamaktadır. Kamusal otorite bu noktada, artan verimlilik ve artan katma değerle oluşan yeni kaynakların tahsisinde etkinliği sağlamak durumundadır. Bu alanda ise elinde kamu gelir ve harcama politika araçları mevcuttur.
 
Kamu dolaylı ve dolaysız vergi gelirlerinin toplam vergi gelirleri içindeki paylarını dengeli dağıtmak suretiyle, çok gelire sahip olan firma ve bireylerden daha fazla gelir elde edebilecektir. Gelişmiş ülkeler için dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı % 70 civarındadır. Gelişmiş ülkeler olarak adlandırılan yüksek GSYİH’ya sahip olan ülkeler aynı zamanda yukarıda bahsi geçen insani kalkınma endeksinde de birkaç istisna dışında üst sıralarda yer almaktadırlar. Bu durum kamunun vergi politikasının da kalkınma üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır.
 
Kamusal gelirin artması ve kamunun özel sektörün boş bıraktığı sosyal alanlarda yatırımlarını yoğunlaştırması Türkiye için kalkınma tablosunu temelden değiştirebilecektir. Bu önermenin somutlaştırılması adına HDI hesaplama metoduna göre, 2000’li yıllar boyunca Türkiye’nin yakalamış olduğu yaklaşık %4’lük yıllık ortalama büyümenin yarısı kadar sosyal yatırımlar yoluyla sosyal göstergelerde artış sağlanmış olsa idi, Türkiye HDI sıralamasında 2013 yılında bulunduğu 69. sıra yerine endeks değerinin alacağı 0.81-0.82 değeriyle yaklaşık olarak 43-49. sıralar arasında yer alması söz konusu olabilecekti.
 
Kalkınmaya dair göstergelerin zayıf olmasının gelişmekte olan ülkeler açısından yarattığı çeşitli dezavantajlar bulunmaktadır. Bunların başında, “yeşil saha yatırımları” adı verilen sıfırdan yapılan yatırım hacminin daralması, mali kaynakların finansal plasmana dönüşmesi sonucunun doğmasıdır. Bu durum uzun vadede istihdamın daralması ve ülkeye giriş yapan kısa vadeli sermayenin “vur-kaç kazançları” elde etmesine neden olmaktadır. Ülke ekonomileri için “afyon etkisine” sahip bu durum kısa vadede cari açıkların, yüksek faizlerle ülkeye çekilen mali kaynaklarla kapatılması imkanı doğurmaktadır. Ancak bu durum belli bir aşamadan sonra sürdürülemez hale geleceğinden ülkenin bu süreçte elde ettiği tüm kazanımları ve daha fazlasını yitirmesi sonucunu doğuran krizlerin alt yapısının oluşmasına neden olmaktadır. Her krizin de kalkınma sürecine önemli zararlar vereceği tespiti yapılmalıdır.
 
Sonuç olarak kalkınma olgusunu ikinci plana iterek gerçekleştirilmeye çalışılan yüksek tempolu büyüme politikaları gerçekte ülke ekonomisinin yerinde sayması hatta yaşayacağı krizlerin derinliğine bağlı olarak geriye gitmesi sonucunu doğuracaktır. Büyümenin kalıcı olabilmesi için tek yol büyümenin verimlilik artışlarına dayanıyor olmasıdır. Kalkınma politikalarıyla desteklenen büyüme süreçlerinde artan verimlilik, ülke ekonomisinin dayanıklılığını artıracaktır. Unutulmamalıdır ki, her kalkınmış ekonominin üç önemli özelliği bulunmaktadır. Birincisi sağlıklı yollarla sağlanan büyüme, ikincisi belirgin verimlilik artışları ve üçüncüsü ihmal edilmemiş sosyal yatırımlardır.
 
 
 
 
Kaynak: https://data.undp.org/dataset/Table-1-Human-Development-Index-and-its-components/wxub-qc5k
 
Erişim Tarihi: Temmuz,2014
 
Kalkınma endeksine göre ilk 10 sırada yer bulan ülkeler hali hazırda belli bir gelişmişlik seviyesine ulaşmış ve on yıllardır bu durumlarını muhafaza eden ülkelerdir. Türkiye’nin içinde bulunduğu ülkelerin, endeks sıralamasında 78-96. ülkeler arası, temel özelliği kalkınmışlık seviyeleri düşük ancak genel olarak yüksek büyüme oranları tutturan ülkelerdir. Bu ülkeler arasında en dikkat çeken ülke Brezilya’dır. Son 10 yılın en yüksek tempolu büyüyen ve bu performansıyla dikkat çeken Brezilya HDI sıralamasında 85. sıradadır.
 
HDI endeksinde alt sıralarda yer alan ülkelerin temel özellikleri, gelir dağılımında bozukluk, geleneksel sektörün ki bu genelde tarım sektörüdür, yoğunluğu, hızlı nüfus artışları, göç oranlarının yaygınlığı vb’dir.
 
İlgi çekici bir şekilde, bu gurup içindeki ülkelerin bazıları yüksek büyüme oranlarına sahiptir. Ancak, bu büyüme verimlilik artışları ile desteklenmemektedir. Yine bu ülkelerin ortak bir diğer özelliği, kişi başı brüt sermaye yatırım miktarının sınırlı olmasıdır ki bu da yine verimlilik alanında olumsuz bir durumdur.
 
Genel bir analiz göstermektedir ki, verimlilik ve kalkınma arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisi söz konusudur ve tıpkı büyüme gibi kalkınma süreci için de verimlilik temelli politikalar belirleyicidir.
 
 
Yasal Uyarı
İsfirmarehberi.com´da yer alan kullanıcıların oluşturduğu tüm içerik, görüş ve bilgilerin doğruluğu, eksiksiz ve değişmez olduğu, yayınlanması ile ilgili yasal yükümlülükler içeriği oluşturan kullanıcıya aittir. Bu içeriğin, görüş ve bilgilerin yanlışlık, eksiklik veya yasalarla düzenlenmiş kurallara aykırılığından İsfirmarehberi.com hiçbir şekilde sorumlu değildir.
Bizi Takip Edin !
Facebook Twitter Google Plus Linkedin Youtube Instagram