Günümüzde, politika, ekonomi, bilim gibi toplumsal alanlarda değişimler oldukça hızlı gerçekleşmektedir. Buna bağlı olarak, “sürdürülebilir kalkınmayı” sağlayabilmeleri için toplumların, bilim ve teknoloji çağının gereksinimi olan bu değişime aynı hızla ayak uydurmaları gerekmektedir. Bu sebeple, toplumu oluşturan bireylerin yanı sıra toplumu oluşturacak olan gelecek nesillerin de yaşadıkları çevreyi, bilimsel ve teknolojik olayları anlayabilecek, yorumlayabilecek ve çıkarımlarda bulunarak harekete geçebilecek kapasite ve algılama yeteneğine sahip olmaları ve “bilimsel bakış açısı” kazanmaları önemlidir.
Bilim, “genel olarak doğruyu bulmak, özel olarak evrenin yapısı ile işlemesini sağlayan düzeni ve doğal yasaları ortaya çıkarmak amacıyla deney, gözlem, savurma, çözümleme, birleştirme teknikleri kullanarak ve yansızlık, ölçülebilirlik, yinelenebilirlik, sorgulanmaya açıklık ölçütlerine uyularak, fiziksel ve doğal dünyanın sistemli biçimde incelenmesi ve bu inceleme sonucunda oluşan bilgi birikiminin tümü (TÜBA-Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü)”dür. Bilim, hem bilimsel yöntemlere dayanarak bilgiyi kullanmaya, hem de yeni bilgiler elde etmeye yardımcı olur. Bu nedenle, her bilimsel bilgi, kendinden sonraki bilgilerin doğuşunun göstergesidir. Bilgi insanlığın var oluşundan bu yana, ona yeni kapıları açan anahtar olmuştur. Toplumlar, genç insanlarına bilimin hayatın her alanında ve her meslekte kullanıldığınıgösterebilmelidir.